Necat Kacan

Tarih: 30.11.2025 10:28

ÜÇÜNCÜ MİLENYUMUN TEOPOLİTİK HAMLESİ:

Facebook Twitter Linked-in

PAPA’NIN İZNİK MESAJI VE TÜRKİYE’NİN EGEMENLİK JEOPOLİTİĞİNE ATILAN ÇENTİK

Papa’nın ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yapması, magazinleşmiş görüntülerin ardında saklanan büyük bir stratejik hikâyenin parçasıdır. Bu gelişme “dostane bir temas” değil; teopolitik dengelerin, Lozan statüsünün ve bölgesel otorite dağılımının yeniden şekillendirileceğine dair bir işaret fişeğidir.
Ziyareti gerçek bağlamına oturttuğumuzda, karşımıza yalnızca bir dini tören değil; Batı’nın Üçüncü Bin Yıl tasavvurunun parçası olan, çok katmanlı bir güç mimarisi çıkar.

Aynı netlikte söylemek gerekirse:
Bu ziyaret, Türkiye’nin egemenlik kodlarına yöneltilmiş yumuşak ama keskin bir müdahaledir.


I. İZNİK: YENİ BİR TEOPOLİTİK MERKEZ ARAYIŞI

Papa’nın İznik’e gelişi, Hristiyan birlik kavramının 1700. yılına denk getirildi. Bu tesadüf değildir; çünkü Batı teolojisinde Üçüncü Milenyum, “kutsal coğrafyanın yeniden toparlanması ve kilisenin küresel otorite tazelemesi” olarak tanımlanır.

Bu ziyaret üç amaca hizmet ediyor:

1. Hristiyanlığın kurucu jeopolitiğini yeniden Anadolu’ya taşımak

İznik ve İstanbul ekseni, Hristiyanlığın “kayıp merkezleri” olarak görülür.
Bu ziyaretle amaçlanan, bu merkezin yeniden canlandırılmasıdır.

2. Ortodoks–Katolik kırılmasını ortak tehdit algısıyla kapatmak

Ukrayna savaşı sonrası Rus Ortodoks Kilisesi yalnızlaştırılmışken, Papa’nın “birlik” mesajı yeni bir otorite üretmeye yöneliktir.

3. Türkiye’nin teolojik-jeopolitik sınırlarını yeniden çizmek

Ziyaret, Türkiye’yi sadece bir ülke değil, kutsal coğrafyanın ev sahibi olarak konumlandırma çabasıdır; bu da uluslararası statü tartışmalarını tetikleyebilecek bir adımdır.


II. FENER RUM PATRİKHANESİNİN STATÜ OPERASYONU

Batı, uzun zamandır Fener Patrikhanesi’ni Türkiye’nin iç hukuku dışına taşımaya, “uluslarüstü bir otorite” olarak tanımlamaya çalışıyor.
Papa’nın işte bu hedefe uygun biçimde, Türkiye’nin resmî daveti varmış gibi yansıtılan bir ziyaret gerçekleştirmesi:

• Patrikhaneye fiili bir “ekümenik” statü kazandırmayı,

• Lozan’ın dini statü hükümlerini delmeyi,

• Türkiye’nin egemenlik alanını uluslararasılaştırmayı,

• Patrikhaneyi ABD-AB ortak stratejisinin merkezine oturtmayı

amaçlıyor.

Bu, yalnızca kiliseler arası bir mesele değil; Türkiye’nin devlet yapısına ve egemenlik bütünlüğüne yönelmiş diplomatik bir operasyon niteliğindedir.


III. ORTODOKS–KATOLİK İTTİFAKININ JEOPOLİTİK GÖRÜNÜŞÜ

Papa’nın Türkiye hamlesi aynı zamanda küresel bir karşılık üretme çabasıdır:

1. Rusya’ya karşı Ortodoks Doğu’yu yeniden dizayn etme

Ukrayna Kilisesi’nin Moskova’dan koparılması bir başlangıçtı.
Şimdi hedef, İstanbul merkezli yeni bir Ortodoks hiyerarşisi yaratmak.

2. Antakya Patrikhanesini zayıflatmak

Ortadoğu Hristiyanlarının otoritesini İstanbul’a çekme çabası,
Suriye–Lübnan hattının teolojik kontrolünü Batı’ya devşirme girişimidir.

3. Ortadoğu’da yeni bir teolojik güvenlik mimarisi kurmak

Irak’ta Papa’nın yaptığı hamlenin bir benzeri
bu defa Anadolu üzerinden inşa edilmek isteniyor.

Bu tablo, bölgesel kimliklerin dini-diplomatik araçlarla dizayn edildiğini gösteriyor.


IV. “DİNLERARASI DİYALOG 2.0”: NÜFUZ İNŞASININ YENİ EVRESİ

Papa’nın Türkiye ziyareti, eski “diyalog” projesinin romantik yüzü değildir.
Bu süreç artık:

• ideolojik değil, jeopolitik;

• inanç temelli değil, nüfuz temelli;

• kültürel değil, psikopolitik;

• FETÖ vari değil, daha sistematik bir mekanizma olarak karşımızda.

Amaç:

Türkiye’nin İslam dünyasındaki merkezi ağırlığını yumuşatmak ve “ılımlılaştırılmış” bir bölgesel kimlik inşa etmek.


V. ANADOLU’NUN KUTSAL HARİTA ÜZERİNDEKİ YENİ KONUMU

Üçüncü binyıl doktrinleri için Anadolu, yalnızca bir coğrafya değil;
“kıyamet çağının merkez alanı” olarak kodlanmış bir bölgedir.

Bu nedenle:

• eski patrikhanelerin canlandırılması,

• İznik ve Bursa’nın sembolleştirilmesi,

• Ayasofya üzerindeki tartışmalar,

• İstanbul’un ultra-metrropol “dinsel merkez” olarak pazarlanması,

Batı’nın teopolitik stratejisinin parçalarıdır.

Bu söylemler, sadece teolojik bir iddia değil;
jeopolitik bir genişleme arzusunun da alt metnini oluşturur.


VI. BÖLGESEL PARÇALAMA PLANLARI VE GÜÇ MÜHENDİSLİĞİ

Papa’nın Türkiye ziyareti, ABD–AB eksenli yeni Orta Doğu stratejisinin dini cephesidir.
Bu strateji:

• etnik ayrışma,

• mezhep fay hatlarının derinleştirilmesi,

• ulus-devletlerin zayıflatılması,

• İsrail merkezli güvenlik kuşağının güçlendirilmesi

üzerine kuruludur.

Bu nedenle ziyaret, Türkiye’nin üniter yapısı, iç dengeleri ve bölgesel rolü açısından bir uyarı işlevi taşımaktadır.


VII. İSLAM DÜNYASININ ZAFİYETİ VE “FIRSAT PENCERESİ”

Bugün İslam dünyası, tarihinin en dağınık dönemlerinden birini yaşıyor:

• vekalet savaşları,

• siyasi otorite krizleri,

• mezhepsel ayrışma,

• fikrî çöküş,

• Gazze trajedisi karşısındaki çaresizlik,

• ekonomik buhranlar,

• yönsüzlük ve stratejik boşluk…

Batı’nın “kutsal otorite pamuk ipliğiyle bile ayakta dururken bizim bile sağlam duruyor” mesajı tam da bu noktada devreye giriyor.

Ayasofya’ya haç uzatılmasının gerisinde işte bu zihniyet vardır:
“Müslüman dünya güç üretemiyor; o halde alanı biz doldururuz.”


SONSÖZ: PAPA’NIN İZNİK ZİYARETİ BİR DİPLOMATİK JEST DEĞİL,

TEOPOLİTİK BİR GÜÇ İLANIDIR

Bu ziyaret, Türkiye’nin:

• egemenlik mimarisine,

• Lozan statüsüne,

• İstanbul’un tarihsel anlamına,

• Anadolu’nun kutsal coğrafyadaki yerine,

• Fener Patrikhanesinin hukukuna,

• İslam dünyasındaki ağırlığına

dokunan çok boyutlu bir meydan okumadır.

Papa’nın İznik ziyareti,
Batı’nın Üçüncü Milenyum için hazırladığı teopolitik haritanın ilan edilmesidir.

Bu harita Türkiye’nin rolünü yeniden tanımlamak istemektedir.

Bugün yapılması gereken, bu hamlenin dilini çözmek ve Türkiye’nin kendi karşı-stratejisini üretebileceği zihinsel zemini güçlendirmektir.

Necat KACAN

Eğitimci Araştırmacı Yazar


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —