Utkan Uğur

Tarih: 24.11.2025 11:38

Nâm-ı diğer ‘Küçük Cemal’ olan Mersinli Cemal Paşa

Facebook Twitter Linked-in

Nâm-ı diğer ‘Küçük Cemal’ olan Mersinli Cemal Paşa

1872 yılında Mersin’in tanınmış ailelerinden birinin erkek evladı olarak dünyaya gelen ve aynı zamanda Mersin eski belediye başkanı Osman Efendi’nin de oğlu olan Mersinli Cemal, ilköğrenimini memleketinde yaptıktan sonra İstanbul’a gelmiştir.

 

Asker olmayı isteyen Mersinli Cemal, 1892 yılında girdiği askeri liseyi, 1895 yılında başarıyla tamamlamıştır. Osmanlı ordusunda teğmen rütbesi ile göreve başlayan Mersinli Cemal, aynı yıl üsteğmenlik rütbesine terfi etmiştir. 1899 yılında Kolağası (Yüzbaşı), 1903’te Binbaşı rütbeleri alan Cemal Paşa, yine aynı sene Yarbay olmuştur.

 

1904 yılına gelindiğinde 4. Ordu’nun emrinde görevlendirilen Yarbay Cemal, Dersim bölgesindeki ayaklanmanın bastırılmasında gösterdiği başarısından ötürü tarihler 4 Mart 1908 tarihinde Miralay (Albay) olmuştur.

 

Erkân-ı Harbiye Umûmiye Dairesi’nde de görev alan Miralay Cemal, 1910 yılında 2. Müfettişlik Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne tayin edilmiştir. 16 Eylül 1912 tarihinde Balkan Harbi’nde görev alarak mühim derecede hizmetlerde bulunan Albay Cemal; bir ay sonra, yani Ekim 1912’de İşkodra bölgesinde düşman birliklerine karşı büyük mücadele verdi. Tarihler 20 Temmuz 1913’ü gösterdiğinde 42. Fırka Kumandanlığı görevine getirilen Cemal Bey; birkaç ay sonra, 17 Kasım 1913 günü 1. Ordu Müfettişliği’ni devraldı. 30 Mart 1914 tarihinde 8. Kolordu Kumandanlığı’na tayin edilen Cemal Bey, I. Dünya Savaşı’nda Filistin Cephesi’nde çarpıştı.

 

Mısır (Kanal) Harekâtı’nı tertiplemekle vazifeli Alman Kumandan Von Kress, Şam’daki 8. Kolordu Kumandanı Albay Mersinli Cemal Paşa’yı Kanal Seferi için görevlendirdi. 16 Kasım 1914 tarihinde Mirliva (Tuğgeneral) olan Cemal Bey, savaşlarda gösterdiği başarılardan ötürü birçok nişan ve madalyalar kazanmıştır.

 

31 Mart 1915’te Muharebe Gümüş İmtiyaz Madalyası, 25 Mayıs 1916’da Almanya’dan 2’nci dereceden Demir Salip Nişanı, 18 Temmuz 1916’da ise Muharebe Altın Liyakat Madalyası alan Cemal Paşa, 13 Ağustos 1917’de Avusturya-Macaristan’dan 3’üncü dereceden Askerî Liyakat ve Muharebe Madalyası, 25 Ağustos 1917’de Almanya’dan 1’inci dereceden Demir Salip Nişanı, yine 23 Eylül 1917’de 2’nci dereceden ve 11 Nisan 1918’de 1’inci dereceden Kılıçlı Mecidî Nişanı almıştır.

 

17 Ocak 1918 tarihinde Şam’da bulunan 4. Ordu Kumandanlığı’nı devralan Albay Mersinli Cemal Bey’e 23 Nisan 1918’de Avusturya-Macaristan tarafından Muharebe Alametli 2’nci dereceden Askerî Liyakat Nişanı verilmiştir.

 

28 Temmuz 1918 tarihinde de Feriklik rütbesine (Korgeneral) terfi eden Albay Cemal Paşa, I. Dünya Savaşı’nın son döneminde Filistin’in Şeria Irmağı doğusunda İngiliz kuvvetlerinden ve onlara destek veren işbirlikçi pan-Arabist çetelerden oluşan karşı tarafla vuruştu.

 

Savaşılan cephelerde yaşanan çöküş sonrası bölgenin genelinden sorumlu Alman Mareşal Liman Von Sanders, 7. Ordu Komutanlığı’na Mustafa Kemal Paşa’yı getirirken Cemal Bey de 4. Ordu Komutanı olarak görev aldı. Mersinli Cemal’le Mustafa Kemal’in görevleri Rayak’ta dağılmış olan askeri kuvvetleri toparlamaktı. İngiliz ordusuna karşı imkânsızlıklar içinde mücadelesini sürdüren Ferik (Korgeneral) Cemal Paşa, Muharebe Altın Madalyası’na layık görüldü.

 

2. Ordu Kumandanlığı’ndan alınan Mirliva Nihat Paşa’nın yerine görevlendirilen Ferik Cemal Paşa’ya Yıldırım Kıtaat Müfettişliği görevi de verilir.

 

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ertesinde Yıldırım Orduları Karargâhı 4 Kasım 1918’de lağvedildi. Mütareke şartlarına göre 2. Ordu 4 Kasım 1918’de terhis hazırlıklarına başlayınca Nihat Paşa Yıldırım Orduları Kumandanlığı’na getirildi.

 

5 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Orduları Kumandanlığı ve 2. Ordu Karargâhı da kaldırılınca, bu karargâh emrindeki askerler ve malzemeler 7. Ordu’nun emrine verildi. Bu gelişmeler üzerine artık bölgeden ayrılan Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918 tarihinde, tam da İtilaf Devletleri’nin fiilen işgale başladığı gün İstanbul’a ulaştı.

 

İstanbul açıklarındaki müttefik donanmasını görünce dudaklarından şu sözler dökülecekti sarı saçlı mavi gözlü mücahidin:

 

”Geldikleri gibi giderler!”

 

Yıldırım Orduları mıntıkasında kumandanlık görevini alan kişi 2. Ordu Kumandanı Mirliva Nihat Paşa oldu. Bu günlerde güney illerimiz müttefik kuvvetleri tarafından birer birer işgal ediliyordu. Buna karşı müttefiklerin el koymaya çalıştığı silah ve cephaneleri Anadolu içine taşımaya çalışan Nihat Paşa, müttefik işgalcilerin radarına takılmıştı.

 

Bu yüzden çok geçmeden 2. Ordu’nun lağvedilmesiyle Adana Valiliği’ne tayin edilen Nihat Paşa’ya Pozantı dolaylarında engel çıkarıldı ve kendisi geri çevrildi. Valilik görevine başlaması engellenen Nihat Paşa, 22 Ocak 1919’da müttefik baskısıyla İstanbul Hükümetince görevden alınarak payitahta geri çağrıldı ve yerine Mersinli Cemal Paşa tayin edildi.

 

Cemal Paşa da tıpkı Nihat Paşa gibi çetin ceviz çıkacak, işgallere cevaz vermemeye çalışacaktı.

 

Tam da o günlerde Ankara merkezli kurulan Millî Teşkilat ile İstanbul merkezli Osmanlı Hükümeti ile arada bir ahenk olması gerektiğini açıkça ifade eden Cemal Paşa, düşmanla işbirliği yapan ve Millî Teşkilat’a karşı olan bürokratların görevden alınıp mahallî memurluk mevkilerine düşmana cevaz vermeyecek vatanseverlerin gelmesini istiyordu. Antalya’yı işgal eden İtalyan askerlerinin içinde Anadolu işgaline karşı çıkan Bolşeviklere düşünce olarak yakın olanların olduğunu ve Bolşevik sempatizanı İtalyan askerlerinden silah temini yapılmasını tavsiye eden Cemal Paşa, ”Her tarafta İtalyanlardan silâh mubayaasına (teminine) gayret olunmalı, parası müfettişlikçe tesviye edilecektir.” diyerek, halkın silâhlanmasını istiyordu.

 

Millî Teşkilat’ın en kısa sürede kurulup yaygınlaşmasına taraftar olan Cemal Paşa’nın gayretleri sonucunda Isparta’da kurulan ”Isparta Gönüllü Mücahitler Teşkilatı” tarafından Cemal Paşa’ya gönderilen bir telgrafta ”zillet ve meskenetle yaşamağa mes’udane şahadeti tercih edeceklerini” belirtilerek mücadeleye hazır oldukları bildiriliyordu.

 

Tüm bu faaliyetleriyle İtilaf Devletleri’nin radarına defalarca takılsa da yolundan dönmeyen Cemal Paşa, zaman zaman bölgesindeki faaliyetler hakkında Mustafa Kemal Paşa’ya da bilgi vererek, O’nun görüş ve düşüncesini öğrenmek istemiş, kendisiyle Millî Mücadele yıllarında daima bir haberleşme ve diyalog içinde bulunmuştur.

 

Ancak İtilaf Devletleri’nin baskıları sonucu neticede görevinden azledilen Cemal Paşa, 24 Temmuz 1919’dan 2 Ekim 1919’a kadar ”Mekâtib-i Askerî Müfettişliği Umumîliği” görevinde bulundu. Ancak bir süre sonra istifa eden Damat Ferit Paşa’nın yerine sadrazam olan Ali Rıza Paşa’nın kabinesinde Harbiye Nazırı olan Cemal Paşa, bu görevine ilk önce Erzurum Kongresi’nde oluşturulan ve Sivas Kongresi’nde yetli sahayı bütün ülkeyi kapsayacak hale getirilecek kadar genişleyen Temsil Heyeti’nin bir temsilcisi olarak gelmişti.

 

1920’ye gelindiğinde Millî Mücadele’nin yürütülmesiyle alakalı İstanbul’daki Osmanlı kabinesi adına sürekli Ankara’daki Millî Teşkilat’la dirsek temasında olan Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa ile anlaşamadığı tek husus Meclis-i Mebusan’ın nerede toplanacağı ile ilgili husustu. İstanbul’da halihazırda müttefik işgalcilerin olduğunu ve buradaki güvenlik ortamından yoksun atmosferden ötürü Meclis-i Mebusan’ın rahat çalışamayacağını belirten Mustafa Kemal Paşa’ya karşı asırlardır devletin merkezi olan İstanbul’da meclis toplanmazsa Venizelos gibi şahıslara propaganda imkanı doğacağını belirterek meclisin İstanbul’da toplanması gerektiğini savunan Cemal Paşa bu konuda yanılacak ve Mustafa Kemal Paşa gelişen olaylar neticesinde haklı çıkacaktı.

 

Bütün bunlar yaşanadursun Kuva-yı Milliye karşıtı isyanların etkisiz kılınması için Harbiye Nazırlığı döneminde büyük gayret gösteren Cemal Paşa, sadece bu isyanları bastırmakla kalmayıp Kuva-yı Milliye’ye silah ve para yardımı da yapmıştır. Konya’da bulunan 12. Kolordu Kumandanı’na yazdığı şifrede bu hususa dikkat çeken Mustafa Kemal Paşa, 12. Kolordu emrine 90 bin liranın verileceğinin Cemal Paşa tarafından bildirildiğini belirttikten sonra uygun miktarının Çanakkale Mevkii Müstahdem Kumandanı Albay Şevket Bey’e gönderilmesini Temsil Heyeti adına rica ediyordu.

 

Bütün bunlar olurken yapılan mebusluk seçimleri sonrası 12 Ocak 1920’de İstanbul’da Meclis-i Mebusan son defa açılıyordu. Harbiye Nazırı Cemal Paşa da meclise Isparta’dan mebus olarak seçilerek girmişti. Meclis’te oluşturulan Felah-ı Vatan Grubu 22 Ocak 1920’deki toplantısında ”Misak-ı Millî”yi hazırladı ve metin 23 Ocak 1920’deki toplantıda kabul gördü. Buna tepki gösteren İtilaf Devletleri’nin baskıları sonucu 25 Ocak 1920’de Cemal Paşa görevinden istifa etmek zorunda kaldı. İki ay sonra da İstanbul resmen işgal edildi. Bunun üzerine sabahın 6’sında evi İtilaf askerlerince kuşatılan Harbiye eski Nazırı Cemal Paşa, kendisinin doğru düzgün üstünü giyinmesine dahi müsaade edilmeden tutuklanarak evinden şafak operasyonuyla götürüldü ve Malta Adası’nda esir edildi.

 

Bu süreçte Ankara’da kurulan TBMM’nin kurduğu düzenli ordu Yunan birliklerini İnönü ve Sakarya Meydan Muharebelerinde başarılı mücadeleler sonucu püskürtünce zorda kalan İngilizler başta Cemal Paşa olmak üzere Malta Adası’na hapsettikleri kurtuluş yanlısı şahsiyetleri salıvermek zorunda kaldılar. 25 Ekim 1921’de Malta’dan ayrılıp 30 Ekim 1921’de İstanbul’a dönen Cemal Paşa, 29 Aralık 1921’de de Ankara’ya geçmiştir. Burada yaptığı Meclis konuşmasında ”… Avrupa hükümetinin siyaseti, zayıfa karşı zalim, kaviye karşı mülayimdir. Bizi kurtaran sebebin benim mübarek milletimin kuvveti ve onun Büyük Millet Meclisi’nin arz-ı himmetidir.” diyerek Meclis’e teşekkür etti.

 

TBMM’de o süreçte ortaya çıkan ”İkinci Grup”a dahil olmayan Cemal Paşa, I. Dönem TBMM’nin 1923 yılı Nisan ayında faaliyetlerini sonlandırmasından sonra 1923 yılı Ağustos ayında seçimlerin yenilenmesi sonucu Lozan Barış Antlaşması’nı onaylayacak olan II. Dönem TBMM’nin bünyesinde ortaya çıkan muhalif gruba dahil olmuştur.

 

Almanca, Fransızca, İngilizce’ye ve Batı kültürüne son derece hâkim olan Cemal Paşa, Meclis’e girdiği ilk zamanlar yaptığı konuşmalarda Batı’yı eleştirerek kendi dünya görüşünü açıklamıştır. Daha sonraları çok az söz hakkı isteyerek genellikle konuşulanları dinlemiş ve notlar almış, aldığı bu notlar doğrultusunda da görev yaptığı komisyondaki üyelerle kanun teklifleri vermiştir. Sivil hayatında dahi karar verirken durumu detaylı bir şekilde değerlendirmesi yönüyle titiz ve kendi doğrularından şaşmayan inatçı bir kişiliğe sahip olan Cemal Paşa, görüşlerinde istikrarlı ve tutucu olmuştur.

 

1926 yılı Haziran ayında bir yurt gezisi esnasında Gazi Mustafa Kemal’e karşı planlanan başarısız suikast girişimi sonrası olaya el koyan Ankara İstiklal Mahkemesi, içinde Mersinli Cemal’in de olduğu isimleri bu suikast girişimi şüphesiyle yargılasa da Cemal Paşa hiçbir ceza almayıp beraat etmiştir.

 

1926-1939 arasında TBMM’ye girmeyip aktif siyasi hayattan uzak kalan Cemal Paşa, 20 Mart 1939 tarihinde VI. Dönem TBMM’nin mebuslarının belirlendiği seçimde CHP İçel (Mersin) mebusu olarak Meclis’e döndü.

 

Meclis’te Dahiliye, Nafia ve Teşkilat-ı Esasiye Encümenlerinde görevlerde bulunarak çeşitli kanunların hazırlanmasında yardımı olan Cemal Paşa’nın siyasi hayatta önemli denilebilecek bir etkisinin olmamasına rağmen, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlarla saldırmazlık anlaşmasının yapılmasında verdiği kanun teklifi, oldukça kıymete değer bir gelişmedir.

 

7 Ekim 1941 tarihinde bu fani dünyadan göçen Mersinli Cemal Bey, Ankara’da toprağa verilmiştir.

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —