Rafet Ulutürk

Tarih: 05.12.2025 09:19

HESAP ZAMANI: KİM KİME NE VERDİ, NE ALDI?

Facebook Twitter Linked-in

Bazı defterler kâğıtta değil, vicdanda tutulur. Seksen yıl geçti… Rejimler değişti, aktörler değişti ama sonuç değişmedi: Kayıp kimlik, bastırılmış hafıfza ve suskun bir toplum. Bugün öfkeyle değil, sorgulama cesaretiyle konuşmanın vaktidir. Çünkü unutanlar, aynı oyunu yeniden oynar.

Devlet Ne Verdi?

Zorla değiştirilen isimler… Yasaklanan diller… Sessizliğe gömülen ibadethaneler… Kimliğin görünmez kılındığı, kültürün suç gibi muamele gördüğü uzun bir karanlık dönem.

Peki sonra ne verdi?
Biraz serbestlik… Birkaç temsil hakkı… Birkaç kültürel festival… Ama hepsinin arka planında aynı niyet vardı: “Seni susturayım ama sustuğunu herkes duysun.”
Görünürlük vardı, ama sözün değeri yoktu. Varlık kabul edildi, ama kimlik hep gölgede tutuldu.

Sözde Temsilciler Ne Aldı?

Halk adına konuştuğunu iddia edenler ne kazandı?

Makam odaları?

Parlak protokoller?

Akraba atamaları?

Medyada alkışlar?

Dış fonların sıcaklığı?

Belki…
Ama halka ne kaldı?
Bir caminin kapısında kilit, bir okulun yerinde çürüyen bir tabela, bir hafızanın üstünde beton ağırlığı.

Halk Ne Verdi?

Halk hep verdi.
Sabır verdi.
Umut verdi.
Oy verdi.
Destek verdi.
Ama karşılığında ne aldı?
Suskunluk. Yoksulluk. Yalnızlık. Ve en acısı: Unutulmuşluk.

Artık Sormanın Vakti:

Kim kimi kullandı?
Kim neyi sattı?
Kimin adına hangi imzalar atıldı?

Birileri bizim adımıza konuşurken aslında kimi korudu? Halkı mı, yoksa kendi koltuklarını mı?

Bu soruların cevabı kolay değil. Ama şurası kesin: Bu hesap defteri kapanmaz. Çünkü bu defter para değil; kimlik, onur ve gelecek defteridir.

SON SÖZ DEĞİL, İLK DİRİLİŞ ÇAĞRISI

“Bazen bir defter kapanmaz; çünkü yeni bir sayfa açmak gerekir.”

Bu metin bir ağıt değil.
Öfkenin de tek başına yazdığı bir manifesto değil.
Bu, bir uyanışın eşiğinde kendimize bakma çağrısıdır.

Çünkü 80 yılın hesabı sadece geçmişe değil, geleceğe de aittir. Omuzlarımızda taşıdığımız bu yük bir bedel değil; bir sorumluluktur.

Neden Konuşuyoruz?

Unutulmasın diye…
Kim olduğumuzu, neler yaşadığımızı, nasıl direndiğimizi unutturmasınlar diye…
Biz sustukça başkalarının bizim adımıza konuştuğunu artık görelim diye…
Biz unuttukça başkalarının bizim geleceğimizi çizdiğini fark edelim diye.

Artık Susmak Yara Değil, Suçtur

Caminin taşını sessizce söktüler, adımızı zorla değiştirdiler, mezarlarımızı bile tanımaz hâle getirdiler.
Yıllarca susmak belki bir korku, belki bir yalnızlık hâliydi.

Ama bugün susmak, bu halkı tarihten silmek isteyenlerin yanında durmak demektir.

Diriliş Nerede Başlar?

Bir dilin kelimelerini korumakla…
Bir çocuğa kendi tarihini öğretmekle…
Bir gencin kalbinde kimliğini uyandırmakla…
Yaşlı birinin hatırasını dinlemekle…
Bir camiyi onarmakla…
Bir kitap yazmakla…

Ve en önemlisi:
Kimseden izin almadan kendi kimliğini yaşamakla.

Şimdi Sıra Kimde?

Bu yazıyı okuyan sende.
Tarihin devamı, seninle yazılacak.

Ya yeniden unutacağız…
Ya da bu kez gerçekten ayağa kalkacağız.

Son Sözümüz Şudur:

Biz Türküz.
Sekseni aşkın yıldır yok sayıldık.
Ama yeniden VARIZ.
Bu kez sadece hayatta kalmak için değil;
Hafızayla, inançla ve iradeyle dirilmek için varız.

80 yılın hesabı burada bitmiyor…
Diriliş şimdi başlıyor.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —