Bazı dönemler vardır; hayat sisli, dumanlı, karmaşık görünür.
İnsan ne yöne baksa bir belirsizlikle karşılaşır.
Oysa çoğu zaman kaybolduğumuz yer karanlık değil, bakışımızın puslanmasıdır. Kalplerimizdeki ışığı unuttuğumuzda, dünyanın da karardığını zannederiz.
Oysa ışık hep oradadır; açılmayı bekleyen bir pencerenin içinde.
Geride bıraktıklarımız ne olursa olsun, eğer gerçekten noktalanmadıysa, hayat bir gün mutlaka yeniden karşımıza çıkar. Bazen bir şarkı, bazen bir yüz, bazen de hiç tanımadığımız bir sokak köşesi… Hayat, tamamlanmamış hikâyeleri geri çağırmayı sever. Çünkü bitmeyen her şey, yeniden başlamanın bir bahanesidir.
Bu yüzden her güne gülümseyerek başlamak, insanın yalnızca kendine ettiği bir iyilik değil; hayata verdiği sessiz bir cevaptır. Kalplerimizdeki sevgi, sadakat, umut… Bunlar sadece duygular değil; insanı tekrar inşa eden, yeniden ayağa kaldıran görünmez güçlerdir. Toplum olarak eksikliğini en çok hissettiğimiz şey de aslında budur: iyi olanı çoğaltma iradesi.
Dünyada güzel olan her şey — sevgiye uzanan bir el, içten bir tebessüm, kimseye zarar vermeden iyiliği çoğaltma isteği — bir ülkenin, bir toplumun gerçek zenginliğidir.
Çünkü iyilik tıpkı gelincikler gibi büyür: Önce bir tane açar, sonra diğerleri cesaret bulur. Bir kırmızı çiçek koca bir tarlayı renklendirir.
Gönül pencerelerimizi açık tutmak tam da bu yüzden önemli. Sis birikmiş olabilir, duman çevreyi kaplamış olabilir; ama ışığı görecek cesareti taşıdığımız sürece hiçbir karanlık kalıcı değildir. Toplumsal huzur da bireysel ferahlık da buradan doğar. İçini temizleyebilen bir kalp, dışarıdaki gürültünün esiri olmaz.
Belki bugün kendimize şu soruyu sormalıyız:
Hayat bize nereden el sallıyor ve biz onu görebiliyor muyuz?
Belki dün küstüğümüz şey, bugün bizi büyüten bir deneyime dönüşmüştür.
Belki kapandığını sandığımız bir kapı, sadece yeniden açılacağı zamanı bekliyordur.
Belki bugün, gelincikler misali çoğalma günüdür: sevgiyi, iyiliği, umudu, sadakati…
Hayat bazen büyük jestlerle değil, küçük işaretlerle değişir.
Biz o küçük işaretleri fark etmeye hazır olduğumuz sürece, yeniden başlamak için her zaman bir sebep vardır.
Ve belki de gerçek umut; hayatın o sessiz selamını görebilmekten ibarettir.