Rafet Ulutürk

Tarih: 05.12.2025 09:31

Dil, Kimlik ve Gelecek Savaşı

Facebook Twitter Linked-in

“Bir milletin dilini öldürürsen, onun tarihini de geleceğini de susturursun.”
Bu söz, sadece bir uyarı değil; yüzyıllardır dünyanın pek çok yerinde sessizce yürütülen savaşların özeti.

Çünkü dil, yalnızca bir iletişim aracı değildir.
Dil; bir annenin duası, bir ninenin ninnisi, bir dedenin öğüdüdür.
Bir halkın hafızası, ruhu ve hafifçe dokunulduğunda bile yankısı yüzyıllara yayılan kimliğidir.

Sessiz Bir Savaş: Bulgaristan Türklerinin Hikâyesi

Bulgaristan Türkleri yıllarca bu sessiz, görünmeyen ama en ağır savaşı yaşadı:
Dil ve kimlik savaşı.

Bir dönem anayasal hak olan Türkçe eğitim, pratikte kâğıt üzerinde kaldı.
Kitap yoktu, öğretmen yoktu. Türkçe ders saatleri azaltıldı, kimi yerlerde tamamen kaldırıldı.

Yeni nesil çocuklar ana dillerini okuyup yazmayı unuttu.
Ana diline “geri kalmışlık”, Türk kimliğine “yük” gözüyle bakıldı.
Çocuklar büyürken “senden bir şey olmaz” cümlesinin gölgesi omuzlarına çöktü.

Dil Sustukça, Kimlik Silinir

Anadilini konuşmaktan utanmaya başlayan her çocuk, aslında kimliğini taşımaktan da çekinir hâle geldi.
Sonunda ortaya şöyle bir tablo çıktı:
Türkçe konuşan ama Türk gibi düşünemeyen bir nesil.

Kendi tarihine yabancılaşan, kendi kültürünü uzaktan izleyen gençler…
Oysa dil sadece ses değil; düşünme biçimidir, dünyayı algılama şeklidir.

Savaşı Kaybeden, Geleceğini Kaybeder

Bir halkın diline yönelen her saldırı, doğrudan geleceğine yöneliktir.
Kimliğini unutan bir millet, hakkını arayamaz; neye sahip çıktığını bilemez.
Bir gün gelir, yok oluşunu bile “normal” sanmaya başlar.

Bugün Bulgaristan’daki pek çok Türk çocuğu,
kendi atalarının mezar taşlarını okuyamıyor.
Annesinin gençlik türküsünü anlamıyor.
Bu sadece bir kayıp değil;
Bir milletin belleğinin çöküşüdür.

Peki, Yeniden Diriliş Mümkün mü?

Evet, mümkün. Ama önce şunu kabul etmek gerekiyor:
Kimlik, bize bahşedilmiş bir ayrıcalık değil; savunmamız gereken bir mirastır.

Dil kursları, kültür evleri, anadil kampanyaları yeniden canlandırılmalı.
Gençler yalnız bırakılmamalı.
Ve en önemlisi:

Türkçe konuşmaktan, Türk olmaktan utanılmamalı.

Çünkü bu uğraş, sadece bir dil mücadelesi değil;
geleceğimizi kaybetmemek için verilmesi gereken son büyük savaştır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —