Rafet Ulutürk

Tarih: 05.12.2025 09:16

Demokrasi Makyajı: Özgürlüğün Gölgesinde On Yıl (1990–2000)

Facebook Twitter Linked-in

“Zinciri çıkarıp yerine kurdele taktılar.”

1989’un ardından Balkanlar’da bir kapı aralandı.
İsimler geri verildi, göç edenler geri dönmeye başladı, devlet ise tüm dünyaya özgürlük ilanları yayıyordu.
Sözde yeni bir dönem başlamıştı:
Demokrasi dönemi.

Ancak o “özgürlük”, vitrine konmuş bir maketten ibaretti.
Sistem yerli yerindeydi; yalnızca kostüm değiştirmişti.
Baskının biçimi yumuşamış gibi görünse de özü değişmemişti.

Partiler Kuruldu, Ama İrade Halktan Esirgendi

Türkleri temsil edeceği söylenen bir parti kuruldu.
Adında “Türk” vardı fakat ruhunda halkın sesi yoktu.

Aday listeleri yukarıdan belirleniyor, konuşulacak sözler önceden hazırlanıyordu.
Sandığa gitmek bir ritüeldi; sonuç ise hep tanıdık bir senaryo.
Aynı soyadlar, aynı yüzler, aynı düzen…

Demokrasi, halkı konuşturmanın değil,
yeni bir susturma yönteminin adı hâline geliyordu.

Eğitim ve Kimlikte Görünmez Engeller

“Artık ana dilde eğitim serbest” deniyordu.
Fakat Türkçe öğretecek öğretmen yoktu; müfredat yoktu; okul yoktu.
Bir dili serbest bırakmak kolaydı,
onu yaşatacak insanları yetiştirmek ise bilinçli olarak engellenmişti.

Caddeler ve köyler eski adlarını geri almadı.
Mezar taşları iade edilmişti ama mezar başında dua edecek imamların sesi susturulmuştu.
Kâğıt üzerinde kazanılan hakların,
sokakta karşılığı yoktu.

İsimlerimiz geri verilmişti belki,
ama kimliğimiz hâlâ eksikti.

Korku Sürer, Eğer Kökünden Temizlenmezse

45 yıl süren baskının bıraktığı iz, bir gecede silinemezdi.
Halk konuşmaya hâlâ çekiniyordu,
zihne işlemiş korku kolay kolay çözülmüyordu.

Bu sırada yeni kuşaklar, kimliğini bilmeden büyüyordu.
Geçmişi anlatılmayan, tarihi öğretilmeyen bir nesil…
Bir millete adını geri vermek,
ona onurunu geri vermeye yetmiyordu.
Esas olan, iradesini geri vermekti.

Umudun Gölgesi: On Yılın Özeti

1990–2000 yılları arasında, demokrasiye duyulan her umut
birer birer gölgede kalıyordu.
Ne okullar açıldı,
ne cadde isimleri döndü,
ne de gerçek temsil hakkı verildi.

Ve o dönemin en gerçekçi cümlesi belki de şuydu:

“Demokrasi geldi dediler, ama zincirin ucunu sadece biraz uzattılar.”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —