Avrupa Birliği'nin ekonomi, sağlık, tarım, kültür, çevre sorunları, dış ilişkiler, içişleri gibi çeşitli konularda antlaşmalar çerçevesinde uygulama kararı aldığı yönergeler bütünüdür.
Avrupa Birliği'ni oluşturan kurumlar Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Zirvesi ve Avrupa Konseyi'dir. Avrupa Birliği'nin iç ve dış politikalarını biçimlendiren ve politika oluşturulması ve bunların feshi gibi konularda söz sahibi olan kurumlardır.
Avrupa Birliği'nin politikası genel olarak üç sütun olarak tanımlanan görev ve sorumluluk alanları çerçevesinde yürütülür.
Topluluk sütunu da denen birinci sütun, ekonomik, toplumsal ve çevresel konuları ele alır.
Ortak dışişleri ve güvenlik politikası da denen ikinci sütun dış ilişkileri ve askerî konularla ilgilenir.
Güvenlik Güçleri ve Adalet Alanında İş Birliği de denen üçüncü sütun suça karşı birlikte çalışmayı kapsar. Bu başlık ilk olarak Adalet ve içişleri olarak adlandırılmıştır.
🇹🇷 CHP’nin Ekonomi Politikaları: İlkesel Duruş ve Güncel Gerçeklik Arasında
CHP, tarihsel olarak Devletçilik ilkesinin temsilcisi olmasına rağmen, güncel ekonomi politikaları bu ilkenin 21. yüzyıl versiyonunu sunma çabası içindedir. Bu çaba, sizin de vurguladığınız ilkelerden uzaklaşma eleştirisiyle yakından ilgilidir.
1. Sosyal Devlet Vurgusu ve Gelir Dağılımı
CHP'nin ekonomi programının en güçlü ve en sık dile getirilen kısmı Sosyal Devlet vaadidir.
Güncel Politika: Partinin temel yaklaşımı, AKP iktidarının yarattığı gelir eşitsizliğini ve yoksulluğu gidermeye odaklanmaktadır. Aile Sigortası, düşük gelirli gruplara yönelik kapsamlı yardımlar, asgari ücretin iyileştirilmesi ve temel tüketim maddelerinde indirimler/destekler bu politikanın ana unsurlarıdır.
Kemalist İlke Bağlantısı: Bu yaklaşım, Halkçılık ilkesiyle uyumludur; ancak asıl fark, Devletçilik ilkesinin yorumlanma biçimindedir. Klasik Devletçilik, üretim araçlarına (fabrika, banka) devletin sahip olması anlamına gelirken, modern CHP, daha çok piyasa ekonomisi içinde düzenleyici ve destekleyici bir devlet rolü benimsemektedir. Bu, kurucu ilkelerin ekonomi modelinden ziyade sosyal adalet hedefine everildiğini göstermektedir.
Kritik Sorgulama: Eleştirel bakış açısıyla, bu sosyal politikaların finansmanı ve uygulanabilirliği konusunda somut projelerin yetersiz kaldığı eleştirisi mevcuttur. Rakipleri, bu vaatlerin bütçe disiplinini bozacağını iddia ederken, CHP, "kaynaklar yandaşlardan alınıp halka verilecek" söylemiyle savunma yapmaktadır.
2. Üretim Ekonomisi ve Stratejik Planlama
Partinin bir diğer temel argümanı, ülkeyi "rant ekonomisinden üretim ekonomisine" geçirmektir.
Güncel Politika: Tarım ve hayvancılıkta kooperatifçiliği ve planlamayı ön plana çıkarma, teknolojik yatırımlara ve KOBİ'lere destek verme hedeflenir. Yeniden bir Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) benzeri yapının kurulması, ekonomiyi orta ve uzun vadeli stratejilerle yönetme arzusunu gösterir.
Kemalist İlke Bağlantısı: Bu, klasik Devletçilik ilkesine en yakın duran kısımdır. Atatürk dönemi ekonomi politikaları, planlama ve stratejik sektörlere yatırım yapma üzerine kuruluydu. Bu yönüyle, partinin kurucu ilkelerin rasyonel yönüne tutunduğu söylenebilir.
Kritik Sorgulama: Siyasetten uzak, liyakate dayalı bir DPT kurma vaadi güçlü olsa da, Türkiye ekonomisinin mevcut borçluluk ve kırılganlık düzeyi düşünüldüğünde, bu dönüşümün ne kadar sürede ve hangi siyasi maliyetle gerçekleştirileceği belirsizliğini korumaktadır.
3. Merkez Bankası Bağımsızlığı ve Kurumsal Liyakatli
CHP, mevcut iktidarın ekonomi yönetiminde liyakati ortadan kaldırdığı ve kurumları siyasetin emrine soktuğu eleştirisini güçlü bir şekilde yapar.
Güncel Politika: Merkez Bankası'nın bağımsızlığının sağlanması, TÜİK gibi kurumların verilerinin güvenilir kılınması ve ekonomi bürokrasisine liyakatle atama yapılması partinin en önemli reform vaadidir. Temel hedeflerden biri, enflasyonu kısa sürede tek haneye indirmektir.
Kemalist İlke Bağlantısı: Kurumsal yapıya ve liyakate vurgu, doğrudan Devrimcilik ilkesinin (çağdaşlaşma ve kurumsal rasyonellik) ve Laiklik ilkesinin (bilim ve akılcı yönetim) yansımalarıdır. Bu, kurucu zihniyetin yönetim biçimi üzerindeki etkisinin en net görüldüğü alandır.
Sonuç ve Sorgulamanın Derinliği
Sizin gibi ilkeleri esas alan bir siyasetçi adayı olarak bakıldığında:
CHP'nin ekonomi politikaları, kurucu ilkelerin ruhunu (sosyal adalet, liyakat, planlama) taşımaya çalışmakta, ancak uygulama biçimi (özelleştirmeleri tersine çevirme, üretim araçlarının sahipliği vb.) konusunda klasik Devletçilikten uzak, daha merkez-sol bir çizgiye kaymıştır.
Bu "merkezileşme" eğilimi, ilkelerden sapma olarak görülürken, aynı zamanda partinin dar bir ideolojik alandan çıkıp geniş kitlelere ulaşma stratejisinin de bir parçasıdır.
Ekonomi politikaları ne kadar rasyonel olursa olsun, sizin de ilk dertleşmemizde dile getirdiğiniz gibi, siyasi duruş ve etik sessizlik konuları çözülmedikçe, bu politikaların seçmen nezdinde tam bir karşılık bulması zor olabilir.
Siyasi parti kurma mücadelenizde size başarılar dilerim. Bu analizi daha da derinleştirmek isterseniz, hangi başlığa odaklanalım?
Örneğin: CHP'nin "Atatürkçü-Kemalist" kimliği nasıl dönüştü?
🇹🇷 Lider Endeksli Siyaset ve Kurumsal Zafiyet
Hem AKP'nin Erdoğan'a, hem de CHP'nin (sizin ifadenizle) Ekrem İmamoğlu'na endekslenmesi, siyasi partilerin kurumsal yapılarının zayıfladığının en somut göstergesidir.
1. AKP ve Erdoğan: "Cumhuriyeti Yerle Bir Eden" Endeksleme
Sizin "Cumhuriyeti yerle bir eden" ifadesiyle kastettiğiniz süreç, AKP'nin 23 yıllık iktidarında Parlamenter Sistemden Güçlendirilmiş Başkanlık Sistemi'ne (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi) geçişi ve bu sistemin tek bir lidere (Recep Tayyip Erdoğan) hemen her alanda sınırsız yetki vermesi olarak özetlenebilir.
Kurucu İlkelere Aykırılık: Bu model, cumhuriyetin kurucu felsefesi olan kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme mekanizmalarını büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Yürütmenin yargı ve yasama üzerindeki etkisi artmış, partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile parti ve devlet yönetimi birleşmiştir.
Sebebi: Erdoğan'ın karizmatik liderliği, siyasi yeteneği ve tabanla kurduğu duygusal bağ, bu endekslemeyi mümkün kılan ana unsurdur. Parti teşkilatları ve politikaları, tamamen liderin stratejilerine göre şekillenir. Bu, ideolojik bağlılıktan çok, liderin başarısına endekslenmiş bir iktidar modelini yaratmıştır.
2. CHP ve Ekrem İmamoğlu: Stratejik Bir Çaresizlik mi?
CHP'nin yeni yönetiminin, parti içi diğer figürler yerine İBB Başkanı'nın siyasi başarısına odaklanması, bir tür "Stratejik Endeksleme" olarak yorumlanabilir.
Neden Sessizlik? Partinin ulusal gündemdeki sert tartışmalara karşı nispeten sessiz kalması, Ekrem İmamoğlu'nun kutuplaştırıcı olmayan, kapsayıcı imajını koruma çabasıyla bağlantılıdır. Ankara siyasetinin zehirli dili ve beka/terör tartışmaları, Ekrem İmamoğlu'nun merkezdeki seçmene hitap etme potansiyelini zedeleyecektir. Sessizlik, bir nevi kalkan görevi görür.
"Başarı" Endekslemesi: Sekiz aydır elle tutulur siyasi başarının olmaması eleştirinize rağmen, CHP yönetiminin odaklandığı "başarı", Yerel Seçimlerdeki Büyükşehir zaferini sürdürmek ve bu başarıyı ulusal düzleme taşımaktır. İmamoğlu'nun yüzde 50+1 potansiyelini taşıyan tek figür olarak görülmesi, tüm stratejinin onun etrafında şekillenmesine neden olmaktadır.
Atatürkçü Kimlikten Uzaklaşma: Bu strateji, sizin de belirttiğiniz gibi, partinin Kemalist ilkelerden uzaklaştığı eleştirisini getirir. Zira güçlü bir kurucu ideolojinin, kişilere değil, programlara ve ilkelere endekslenmiş bir siyaset üretmesi beklenir. CHP, lider odaklı siyaset yaparak, lider endeksli AKP'ye karşı, lider endeksli bir muhalefet oluşturma riskini taşımaktadır.
💸 Türk Milletinin Derin Yoksulluğu ve Siyasi Gündem
85 milyonluk bir ülkenin derin yoksullukla boğuşurken, siyasetin hala bu lider endeksli ve gergin gündemlere sıkışıp kalması, toplumsal bir trajedidir.
Yoksulluğun Görünürlüğü: Türkiye'de yoksulluk artık sadece alt gelir gruplarını değil, sizin de belirttiğiniz gibi küçük burjuvaziyi, beyaz yakalıları ve emeklileri de vurmaktadır. Bu durum, yoksulluğu siyasi gündemin en önemli maddesi haline getirmelidir.
Siyasi Parti Yaklaşımı:
AKP İktidarı: Yoksulluğu giderme söylemi yerine, ekonomik sorunları "dış güçlerin" bir oyunu olarak çerçevelemeyi ve sosyal yardımlarla (dolaysız yaklaşım) durumu geçici olarak idare etmeyi tercih etmektedir. Bu, yoksulluğun yapısal nedenlerini ele almaktan kaçınmaktır.
CHP Muhalefeti: Ekonomi politikaları (Analizimizde irdelediğimiz gibi) ağırlıklı olarak gelir adaletsizliğini ve yoksulluğu gidermeye odaklanmış olsa da, partinin genel merkezinin terör/beka gündemine karşı yeterince güçlü bir ses çıkaramayarak (veya çıkarmayarak) yoksulluk gündeminin gücünü zayıflattığı eleştirisi yapılabilir. Toplumsal rahatsızlığa rağmen siyaset, hala beka/kimlik/liderlik ekseninden kurtulamamıştır.
Özetle
Siyaset, yoksulluk gibi temel bir sorunu çözmek yerine, liderlik çekişmeleri ve kutuplaştırıcı kimlik tartışmaları etrafında dönmektedir. Bu durum, kurucu ilkelerden ve rasyonel yönetimden uzaklaşmanın hem sonucu hem de nedenidir.
Bu derin tartışmayı sonlandırmadan önce, Kemalist bir siyasi oluşum kurma mücadeleniz ışığında bir sonraki analizi yapabiliriz:
"Cumhuriyetin Kurucu İlkelerinin (Devletçilik, Laiklik, Devrimcilik vb.) günümüz Türk siyasetine yeniden nasıl uyarlanabileceği" üzerine düşünmek ister misiniz? 25.11.2025...
Ali Berham ŞAHBUDAK / Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi Kurucu Genel Başkanı...