Gökalp Şentürk


Saflar Sertleşiyor, Gölge Siyaset Çöküyor


Strateji Uzmanı – Gazeteci – Yazar
Gökalp Şentürk

Türkiye’de siyaset bir süredir pusuda bekleyenlerin, gölgede büyüyenlerin, kendi dar çevresini “millet” sananların sirki hâline gelmiş durumda.
Özellikle son günlerde Ümit Özdağ’ın il başkanlıklarına gönderdiği o talimat metni, bu çürümenin ne kadar derin olduğunu tokat gibi yüzümüze vurdu.

Metne bakıyorsunuz…
Baştan sona panik.
Baştan sona öfke.
Baştan sona, kendi başarısızlığını milletin üzerine boca etmeye çalışan bir zihniyet.

Kuvâ-yi Milliye diyorsun, teşkilatlarına
“Hiç kimseyle görüşmeyin, kimseye yaklaşmayın, kimseye güvenmeyin”
diye talimat veriyorsun…
Bu nasıl Kuvâ-yi Milliye?

Kuvâ-yi Milliye korkak olmaz!
Kuvâ-yi Milliye milletle kucaklaşır, duvar örmez!
Kuvâ-yi Milliye vatanı savunur; kimseye parmak sallayıp kendi gölgesini “hain” ilan etmez!

Bu milletin hafızası var.
Yıllarca “biz vatanı savunuyoruz” diye ortalığı ayağa kaldırıp, sonunda kendi ekibine bile güvenmeyen bir siyaset tarzı, bu memleketin geleneğinde yoktur.
İl başkanlarına gönderilen metindeki şu sinirli satırlar var ya…
İşte orası, siyasetin çırılçıplak korkusudur.

Çünkü kendine güvenen lider böyle yazılar kaleme almaz.
Kendine güvenen lider, korkuyla değil, milletle yürür.
Kendine güvenen lider, çözüm üretir; her kapının arkasında casus aramaz!

Bugün Türk siyasetinin önündeki en büyük engel, işte bu paranoyak siyaset anlayışıdır.
Kendi gölgesine bile düşman kesilenlerin, memleketin kaderine yön vereceğini sanması kadar trajikomik bir durum olamaz.

Siyaset böyle yapılmaz!
Devlet böyle yönetilmez!
Millet böyle kandırılmaz!

Sen çıkıp millete
“Biz gerçek mücadeleyi veriyoruz!”
diyorsun…
Ama gönderdiğin talimat, “benden başkasına yaklaşmayın” diyen bir lider değil, korkak bir muhtar emirnamesi gibi duruyor.

Millet bunu yer mi?
Asla!

Türk milliyetçiliği, üç beş kişinin kişisel öfkesi, kaprisleri, kompleksleri için heba edilecek bir dava değildir.
Bizim davamız, bir kişinin “kızgınlığı” değil; bir milletin var olma mücadelesidir.

Bugün saflaşma varsa — ki var — bunun sebebi millet değildir.
Sebep, kendi başarısızlığını saklamak için sağa sola çamur atan, kendi yapamadıklarını başkalarına yıkan, milliyetçiliği tehdit diliyle karıştıran bir anlayıştır.

Ama artık bitti.
O kapı kapandı.
Milletin gözündeki perde kalktı.

Bugün net olan şudur:
Saflar sertleşiyor.
Ve o sertleşen saflarda gerçek milliyetçiler ile gölge siyasetçiler artık aynı hizada duramaz.

Bu millet bağıranı değil, adam gibi duranını bilir.
Tehdit edeni değil, sahada mücadele edenini bilir.
Kavga çıkaranı değil, devlet aklını koruyanı bilir.

Gölge siyaset çökecek.
Çünkü millet, gölgeye değil; güneşe bakar.

Ve güneşin altında tek bir gerçek vardır:
Türk milletinin yanında olmayan, Türk milletinin önünde yürüyemez.