Arzu Topaloğlu
26.11.2025 16:54:21
Kadına şiddete hayır.


"Düşüncenin mecrası"


KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN KÜRESEL VE YEREL DİNAMİKLERİ (1)


25 KASIM BAĞLAMINDA ÇOK BOYUTLU BİR İNCELEME
Elif Lale Kırcaoğlu

Kadına yönelik şiddet, sosyal, kültürel, ekonomik ve hukuki boyutları olan küresel bir insan hakları sorunudur. 
  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü, dünyanın farklı coğrafyalarında kadınların maruz kaldığı fiziksel, psikolojik ve yapısal şiddet biçimlerine dikkat çekmektedir. Buna rağmen hem savaş alanlarında hem de gündelik hayatta şiddetin devam ettiği, mevcut önlemlerin caydırıcılık ve etkili uygulama açısından yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu makale, sorunu tek boyutlu yasalarla çözülemeyen çok katmanlı bir kriz olarak ele almakta; kültürel normlar, hukuk, dinî referanslar, aile yapısı ve sosyal politika ekseninde kapsamlı bir değerlendirme sunmaktadır.
Kadına yönelik şiddet, Birleşmiş Milletler tanımına göre “kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veren ya da verebilecek her türlü davranış”tır. Sorun, yalnızca bireysel bir suç değil, toplumsal yapının bütününü etkileyen bir olgudur.

  25 Kasım’ın her yıl yeniden “mücadele günü” olarak anılması, şiddetin küresel ölçekte hâlâ engellenemediğini göstermektedir. 
Türkiye’de ise son yıllarda artan tartışmalar, şiddetin hem aile içi dinamiklerde hem de yasal uygulamalardaki yapısal sorunlarda köklü sebeplere dayandığını ortaya koymaktadır.

Küresel Boyut: Savaş, Göç ve Kadınların Kırılganlığı

Kadınlar, savaş ve çatışma bölgelerinde şiddetin en görünür ve korunmasız mağdurlarıdır. Suriye, Sudan, Yemen, Gazze ve Ukrayna örneklerinde; toplu yerinden edilmeler, cinsel şiddetin savaş aracı olarak kullanılması, kadınların ekonomik ve sosyal güvencelerinin yok olması gibi durumlar, şiddetin yalnızca bireysel değil, jeopolitik bir yapı içinde sürdüğünü göstermektedir

Yerel Bağlam:
Hukuki ve Sosyolojik Tartışmalar
Şiddetin Hukuki Boyutu

Türkiye’de 6284 sayılı kanun ve diğer koruyucu düzenlemeler, kadını koruma amacıyla düzenlenmiş olsa da uygulamada çeşitli tartışmalar mevcuttur: Delilsiz koruma tedbiri kararı verilmesi, uzaklaştırma kararlarının kötüye kullanılabilmesi, erkeklerin öfke kontrolü ve krize sürüklenmesi,aile içi iletişim kanallarının kopması, sistemin yalnızca cezalandırıcı değil, rehabilite edici mekanizmalardan yoksun olması.

Bu noktada hukukun tek başına sorunu çözmediği, aile yapısını, psikolojik destek sistemlerini ve sosyal politikayı eşzamanlı güçlendirmediği sürece şiddetin yeniden üretildiği görülmektedir !