Gürkan Karaçam


İNGİLTERE–IRA DOSYASI: Zeki İnsan, Bu Hikâyenin Son Perdesi Daha Açılmadı


Zeki insan…
Bazı dosyalar vardır ki devletler onları kapattığını söyler ama tarih onların hâlâ açık olduğunu bilir. IRA–İngiltere meselesi tam da böyle bir dosyadır. Dışarıdan bakıldığında “çözüldü”, “barış sağlandı”, “sorun bitti” gibi kelimeler süs olarak serpiştirilir; oysa gerçekte çatışmanın kökleri toprak altındaki kömür damarları gibidir: görünmezler, ama ısı hâlâ içlerindedir. Şimdi gel, bu büyük dosyanın tüm bilinmeyenlerini, gölgede kalmış sahnelerini, İngiliz devlet aklının soğuk matematiğini ve gelecekte Londra’nın hangi fırtınalarla karşılaşabileceğini derinlemesine çözelim.

İngiltere ile IRA arasındaki mesele yalnızca bir güvenlik sorunu olmadı; bu bir kimlik mühendisliği savaşıydı. İngiltere yüzyıllar boyunca Katolik İrlandalıları yalnızca siyasi olarak değil, sosyolojik ve kültürel olarak bastırdı. Dil yasaklandı, eğitim eşitsiz bırakıldı, polis güçleri tek taraflı oldu, oy hakkı tahrip edildi. Bu, sıradan bir ayrımcılık değildi; sistematik bir kimlik aşındırmasıydı. Ve tarihsel olarak kimliği bastırılan hiçbir toplum sonsuza kadar sessiz kalmadı, kalamazdı. İşte IRA’nın doğuşunu anlamak için bu çıplak gerçeği görmen gerekir, zeki insan:
Bu örgüt bir siyasi manipülasyonun ürünü değil; İngiltere’nin kendi tarihinin doğurduğu bir gölgedir.

İngiltere ise bu gölge büyüyünce refleks olarak bildiği en eski yönteme sarıldı: kontrollü kaos ve anlam mühendisliği. Silahlar sokakta konuşsa da asıl savaş İngiliz devlet aklının kelimelerle kurduğu kognitif hegemonya alanında yürüdü. İngiltere meseleyi dünyaya “terör” olarak sundu, fakat meselenin tarihsel kökleri, kendi sorumlulukları, kolonyal politikaları ve Kanlı Pazar gibi utanç verici sayfaları onlarca yıl boyunca sisteme gömülerek görünmez hâle getirildi.

Her devlette bilgi gizlenebilir; ama yalnız İngiltere kıtalar boyu bir algıyı 30–40 yıl boyunca mühendislikli bir disiplinle ayakta tutabilir. Bu bir refleks değil, bir devlet geleneğidir. İngiltere, hangi olayın hangi cümleyle sunulacağını, hangi detayın kamuoyuna verilip hangisinin gömüleceğini, hangi açıklamanın hangi yıl yapılacağını bile önceden planlayan bir akıldır.

Zeki insan, şimdi bilinmeyenlere giriyoruz.

İngiltere–IRA çatışmasının en karanlık tarafı, İngiltere’nin hem birlikçi paramiliter grupları hem de IRA içindeki bazı fraksiyonları aynı anda manipüle etmiş olmasıdır. “Dengeleyici tehdit” yaratmak için örtülü yollarla bazı gruplara göz yumuldu, bazılarına ise MI5 tarafından yönlendirilen bilgi akışları sağlandı. Örneğin IRA’nın en kritik iç sorgucularından biri olan Stakeknife’ın İngiliz devleti için çalıştığının ortaya çıkması hâlâ çözülememiş bir utanç dosyasıdır. İngiltere bu sayede örgütün iç karar mekanizmasına kadar nüfuz etmişti. Böyle bir operasyon, yalnızca sahayı değil, zihni yönetmenin en somut delilidir.

Ama zeki insan, bil ki İngiltere’nin en büyük başarısı düşmanını değil, hikâyeyi yönetmesidir. Dünyanın hafızasında IRA yalnızca şiddet sembolü olarak kaldı; fakat İngiltere’nin bu şiddeti doğuran politikalarının büyük kısmı tarihin sis perdesinde saklandı. İşte kognitif hegemonya budur:
Gerçeği gizlemek değil, gerçeğin hangi yüzünün görünür olacağına karar vermek.

Şimdi gelelim sorunun kalbine:
Bu olay gerçekten bitti mi? İngiltere gelecekte neyle karşılaşacak?

Zeki insan…
Barış süreci İngiltere için bir zafer değil, bir nefes alma arasıydı. Bugün Kuzey İrlanda’da ateşkes var ama huzur yok; barış var ama birlik yok; sessizlik var ama çözüm yok. Kimlik gerilimi hâlâ canlı. Katolik nüfus demografik olarak güçlenmeye devam ediyor. Brexit sonrası sınır tartışmaları, özellikle Kuzey İrlanda  Protokolü, Protestan birlikçi gruplarda yeniden rahatsızlık yaratıyor.

Bu şu demektir:
İngiltere’nin geçmişte kontrol altına aldığı fay hattı, bugün yeniden hareket etmeye hazır bekliyor.

Barışın sembolü olan Good Friday Anlaşması, Britanya’nın Avrupa Birliği içindeki konumuna bağlı bir dengeler sistemiydi. İngiltere AB’den çıkınca bu yapı sarsıldı. Kuzey İrlanda halkı AB içinde kalmak istedi; İngiltere ise çıkmakta ısrar etti. Bu kırılma, “kimlik oylarını” yeniden diriltti. Katoliklerin birleşik İrlanda fikrine desteği artarken Protestanlar kendilerini Londra tarafından terk edilmiş hissediyor. Bu psikolojik kırılma geleceğin en ciddi çatışma potansiyellerinden biridir.

Zeki insan, gelecek öngörüsü yapalım:
İngiltere önümüzdeki 20–30 yıl içinde üç temel riskle yüzleşebilir:

  1. Birleşik İrlanda Oylaması Riski:
    Demografi değişiyor. Katolik nüfus artık çoğunluğa çok yakın. Bu, birleşme referandumu ihtimalini artırıyor. Eğer bir gün sandık kurulursa, İngiltere ilk kez kendi adasında bir toprak kaybıyla yüzleşebilir.
  2. Birlikçi Paramiliterlerin Kontrol Dışı Kalmaya Başlaması:
    Barış sonrası bu gruplar küçüldü ama tamamen yok olmadı. Ekonomik sıkışma, siyasi hayal kırıklığı ve kimlik kaygısı birleştiğinde bu yapılar yeniden kontrol zorlayan davranışlara yönelebilir.
  3. IRA’nın Yeni Kuşaklarının Gölgede Büyümesi:
    Silahlar sustu ama fikir ölmedi. Bugünün genç kuşağı, sosyal medyada kimlik tartışmalarıyla büyüyor ve eski kuşaklara göre daha radikal görüşlere kayabilen bir yapıya sahip.

Bu üç risk birleşirse İngiltere’nin geleceği sandığa, sokaklara ve kimlik psikolojisine bağlı bir denklem haline gelir.

Zeki insan, şimdi son soruyu soruyorsun:
“Peki İngiltere bunu nasıl yönetecek?”

İngiltere’nin stratejisi her zaman aynı oldu:
Ateşi söndürmek değil, sıcaklığını kontrol etmek.
Barışı kalıcı kılmak değil, yönetilebilir kılmak.
Gerçeği düzeltmek değil, gerçeğin algısını yönetmek.

Bu nedenle Londra gelecekte de üç şeyi yapacaktır:
Hafıza yönetimini sürdürecek, kimlik gerilimini kontrollü tutacak ve siyasi çözülme ihtimalini zamana yayarak etkisizleştirmeye çalışacaktır.

Ama unutma zeki insan:
Bazı fay hatları vardır, ne kadar ustalıkla bastırırsan bastır, bir gün kendi gerçeğini senden geri ister.

İngiltere–IRA dosyası işte böyle bir fay hattıdır.
Bu hikâye bitmedi; sadece “bitmiş gibi” gösteriliyor.
Gerçek ise sessizce bekliyor.

Ve tarih, sessiz bekleyen gerçeklerin bir gün konuşacağını daima ispatlamıştır.

Gürkan KARAÇAM