Barışın, Adaletin ve Direnişin Merkezi
Beştepe’de dün yaşanan tarihi buluşma, aslında sadece Türkiye ile Vatikan arasında yapılan bir görüşme değildi. O kare, Türk milletinin bin yıllık devlet aklının, Türk-İslam medeniyetinin ve insanlık vicdanının yeniden dünya sahnesine konuşmasıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo’nun bir araya gelişi; küresel siyasetin karanlık dehlizlerinde “görünmeyen ellerin” hüküm kurmaya çalıştığı bir dönemde, medeniyetler arası bir şeffaflık ve irade buluşması olarak öne çıktı.
Bu görüşme arkadan dolanan oyunların, masa altındaki hesapların değil; açık diplomasi, güçlü duruş ve tarihî sorumluluğun yansımasıdır.
Türkiye; bu coğrafyada bedel ödeyen, kanayan her yaranın ağırlığını sırtında taşıyan devlettir. Dolayısıyla bu buluşma, “karşılıklı nezaket ziyareti” değildir. Bu buluşma, hem bölgesel hem küresel dengelerde Türkiye’nin ağırlığının tescil edildiği bir millettir.
Türkiye Konuştuğunda Hem Doğu Hem Batı Dinliyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beştepe’de yaptığı açıklamalar, Türk dış politikasının temel karakterini yeniden hatırlattı:
Zor olanı seçmek.
Çatışmanın değil, barışın peşinden gitmek.
Mazluma sahip çıkmak, zalime karşı durmak.
Bugün dünya üç büyük çatışmanın gölgesinde:
* Rusya–Ukrayna
* Gazze–Filistin meselesi
* Akdeniz ve Orta Doğu’daki vekâlet savaşları
Erdoğan’ın sözleri sadece Ankara’da yankılanmadı; Türkistan’dan Balkanlara, Afrika’dan Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada karşılık buldu:
> “Türkiye’den verilecek mesajların Türk-İslam dünyasına ve Hristiyan coğrafyasına ulaşacağına inanıyorum.”
Bu cümle, Türkiye’nin artık sadece kendini değil, iki büyük medeniyet havzasını aynı anda muhatap alan bir güç olduğunu gösteriyor.
Gazze…
Dünyanın Vicdanı Kanıyor
Cumhurbaşkanı, Gazze’de kiliselerin ve camilerin birlikte bombalanmasına vurgu yaparak tarihin önünde bir gerçeği kayda geçti:
İsrail’in saldırıları sadece Filistin’e değil, insanlığın tüm kutsallarınadır.
Gazze’deki Kutsal Aile Kilisesi’nin vurulmasının altını çizmesi; Türkiye’nin her dine, her ibadethaneye saygılı ama zulme karşı dimdik duran tavrının somut bir ifadesidir.
Erdoğan’ın iki devletli çözüm çağrısını yinelemesi ise, meseleyi slogan üzerinden değil, uluslararası hukuk ve adalet temelinde ele aldığımızı bir kez daha ortaya koydu.
Papa'nın Sözleri: “İnsanlığın Geleceği Tehlikede”
Papa 14. Leo’nun, “kademeli olarak yürütülen üçüncü dünya savaşı” sözleri; Batı dünyasında dahi artık gerçeklerin gizlenemediğini gösteriyor.
Türkiye bu savaşın dışında bir ada değil; tam merkezinde olan bir devlettir.
Papa’nın, “Akdeniz’in geleceğinde önemli bir yere sahipsiniz” ifadesi diplomatik bir nezaket değildir; gerçeğin ilanıdır.
Milliyetçi Hareket Açısından Bu Görüşmenin Değeri
Bu tarz buluşmalar, “medeniyetler arası çatlakları gizleme” operasyonu değildir.
Türkiye; bin yıllık devlet aklıyla hem Türk dünyasını, hem İslam âlemini, hem mazlum milletleri temsil eden bir duruş sergilemiştir.
Buradaki asıl güç şudur:
Türkiye artık kendi merkezli bir diplomasi yürütüyor.
Ne Batı’nın peşinde, ne Doğu’nun gölgesinde.
Türk milliyetçiliği; bir kavga arayışı değil, bir adalet arayışıdır.
Mazluma sahip çıkmak, Türk’ün töresidir.
Zalime karşı durmak, Türk’ün karakteridir.
Barış için risk almak, Türk devlet aklının tarihidir.
Bu görüşme; o kadim iradenin, o törenin bugün hâlâ canlı olduğunu dünyaya göstermiştir.
Bir Tespit: Türkiye Oyun Kuruyor
Arkadan dolanan planlar, masa altı hesaplar yoksa; Türkiye’nin yürüttüğü bu diplomasi, küresel vicdanın son kalesidir.
Türkiye;
* Mazlumun sesidir.
* Adaletin temsilcisidir.
* Barışın kapısını açabilecek tek bölgesel güçtür.
* Medeniyetler arası diyaloğun güvenilir zemini olmayı başarmıştır.
Bu görüşme; tarihe not düşülmüş bir buluşmadır.
Türkiye’nin ağırlığı, sesi ve iradesi yeniden dünya sahnesinde belirleyici bir konuma gelmiştir.
Strateji Uzmanı Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk




