Bazı hesaplar defterde değil, vicdanda tutulur. Seksen yıl boyunca değişen rejimler, değişen söylemler ve değişen iktidarlar oldu… Fakat değişmeyen bir şey vardı: Kayıp kimlik, susturulmuş toplum ve parçalanmış hafıza. Bugün mesele öfke değil; yüzleşme çağrısıdır. Çünkü unutulan her acı, bir sonraki kuşakta yeniden yaşanır.
Devlet Ne Verdi? Ne Aldı?
Zorla değiştirilen isimler, yasaklanan inançlar, dilsiz bırakılan çocuklar… Mezarlıklara bile düşmanlık duyulan dönemler… Bir kimliğin, bir toplumun, bir tarihin sessizce silinmeye çalışıldığı uzun yıllar.
Sonra ne oldu?
Biraz serbestlik… Birkaç kültür faaliyeti… Temsili birkaç koltuk…
Her biri “görünürlük” sağlıyordu belki, ama “etki”yi yok ediyordu.
Verilen her izin, alınan her söz hakkı, sistemin çizdiği sınırları aşmasın diye tasarlanmıştı.
Temsilciler Ne Aldı? Halk Ne Kaldı?
Halk adına konuştuğunu söyleyenler ne kazandı?
Makamlar mı?
Protokoller mi?
İhaleler, akraba atamaları, yabancı fonlar mı?
Alkışlarla büyütülen bir sahte meşruiyet mi?
Belki…
Ama halka ne düştü?
Bir caminin kapısına kilit, bir okulun kapısına paslı bir zincir, bir hafızanın üzerine beton.
Halk ne verdi? Sabır… Umut… Oy… Destek…
Karşılığında ne aldı? Suskunluk, yoksulluk, yalnızlık ve en acısı: Unutulmuşluk.
Artık Sormanın Vakti
Kim kimi kullandı?
Kim neyin karşılığında neyi sattı?
Kimin adına hangi imzalar atıldı?
Bizim adımıza konuşanlar gerçekten bizim için mi konuştu, yoksa biz sustukça kendi koltuklarına biraz daha mı sarıldılar?
Bu defter, para defteri değil; onur, kimlik ve gelecek defteridir.
O yüzden bu hesap kapanmaz.
DİRİLİŞ ÇAĞRISI: YENİ SAYFA ŞİMDİ AÇILIYOR
Bu kitapçık, bu yazı, bu sesleniş bir ağıt değil.
Öfkeyle yazılmış bir manifesto da değil.
Bu, bir uyanış eşiğinde kendimize bakma çağrısıdır.
Seksen yılın hesabı geçmişle sınırlı değildir; geleceğin sorumluluğunu da taşır.
Neden yazıyoruz?
Unutulmasın diye.
Sessizliğimiz, direnişimiz, yaralarımız ve umutlarımız yok olmasın diye.
Çünkü biz sustukça başkaları bizim adımıza konuştu.
Biz unuttukça başkaları bizim kaderimizi çizdi.
Artık Susmak Yara Değil, Suçtur
İbadethaneler sessizce yıkıldı, isimler zorla değiştirildi, mezarlıklar bile tanınmaz hâle getirildi.
Yıllarca yalnızlık, korku ve bölünmüşlük içinde susuldu.
Ama bugün susmak, bu halkı tarihten silmek isteyenlerin suçuna ortak olmaktır.
Diriliş Nerede Başlar?
Bir dile sahip çıkmakla…
Bir çocuğa kendi tarihini anlatmakla…
Bir yaşlının hafızasını kayda almakla…
Bir gencin kimliğini uyandırmakla…
Bir camiyi onarmakla…
Bir kitabı kaleme almakla…
Ve en önemlisi:
Hiç kimseden izin beklemeden kendi kimliğini yaşamakla.
Sıra Kimde?
Bu yazıyı okuyan sensin.
Artık kalem sende.
Tarih, sen yazarsan devam edecek.
Ya yine unutacağız…
Ya da bu kez gerçekten ayağa kalkacağız.
Son Söz:
Biz Türküz.
Seksen yıldır yok sayıldık.
Ama yeniden VARIZ.
Bu kez yalnızca yaşamak için değil;
Hafızayla, inançla ve iradeyle dirilmek için.
Hesap burada bitmiyor.
Asıl diriliş şimdi başlıyor.




