Eskiden bir şey yapılırdı, sonra utanılırdı.
Şimdi utanmak gereksiz bir detay.
Hatta dezavantaj.
Yüzsüzlük serbest piyasada.
Vergisi yok, cezası yok, denetimi hiç yok.
Ne kadar utanmazsan o kadar rahatsın.
Ne kadar susarsan o kadar “şüpheli”.
Vicdan ise kelepçeli.
Konuşursa başına iş açıyor.
İtiraz ederse “fazla hassas”,
ses çıkarırsa “provokatör”,
susmazsa “uyumsuz” damgası yiyor.
Yanlış yapan dik duruyor.
Doğru yapan eğiliyor.
Hırsız açıklama yapmıyor,
dürüst olan ifade veriyor.
Bu bir adalet krizi değil sadece;
bu bir utanma felci.
Herkes kendini aklamanın peşinde.
Ama kimse kendini tartmıyor.
Ahlak terazisi kırık,
vicdan raflara kaldırılmış.
Yeni ölçü birimi belli:
“Bana dokunuyor mu?”
En tehlikelisi de şu:
Yüzsüzlük artık ayıp değil, strateji.
Bağır, inkâr et, mağdur rolüne yat.
Olmadı “yanlış anlaşıldım” de.
Toplum alıştı, sistem kabullendi.
Ve biz…
Biz her gün biraz daha alışıyoruz.
Alıştıkça susuyor,
sustukça kaybediyoruz.
Bugün utanmayan kazanıyorsa,
yarın utanabilen kalmayacak.
İşte asıl felaket o gün başlayacak.