“Ticaret” ve “Sanayi” odasını ayıralım… /özel-yorum-haber
Gelin şu şehrin gündemini az-biraz değiştirelim.
Erzurum için kalkınma istiyorsak, gelişim ve değişim istiyorsak şayet, hemen ta başına adım atarak başlayabiliriz.
Mesela gördüğüm kadarıyla bu şehri kadim Erzurum için son çare olarak bir tek bu adım kaldı.
Görülmektedir ki bu şehir, yani Erzurum; ticaret ve sanayi odasını ayırmadan kalkınamaz vesselam... Bulunduğu durumdan da bir adım dahi ileri gidemez!
Ya da ETSO nun başına devamlı surette bir sanayiciyi yönetim kurulu başkanı olarak bulundurması gerekmektedir. Hatta ve hatta yönetiminde de sanayici ağırlıklı olması gerekmektedir.
Durup dururken neden böyle bir fikri ortaya attık ki?
Böyle bir fikre sahip olmamıza sebep geçtiğimiz hafta sonu yapılan 2025 Turizm Başkenti organizasyonları oldu diye biliriz.
Elimizde, bir dünya markası olabilecek katma değerde harika bir fırsat var ve bu fırsatı kazanca çevirebilecek olan bu tüm değerlerin başında ne geliyordu hiç dikkat ettiniz mi?
Yani,
Ön planda tutulanlar kimdi?
Ön planda tutulan her zaman olduğu gibi sadece ve sadece ticaret idi, pazarlama idi, hizmet anlayışı ve satış konusu idi…
O yüzden de Rıfat Hisarcıklıoğlu, sanki de bu organizasyonun ana temasıymış (!) gibi bizlere lanse edilmeye çalışıldı. Meşhur havaalanımızda karşılanması, ağırlanması ve uğurlanmasında olduğu gibi…
Çok merak etmemize rağmen, beklememize rağmen üretimi sahada veya hiçbir yerde göremedik aslında.
Üreticiyi, hammadde durumunu, kalifiye eleman olayını, samimi ve gerçek teşvikleri göremedik…
Sanayiciyi yani bu şehrin isimsiz kahramanları olan “deli”lerini göremedik.
Sanki de Müteşebbis ruhu yoktu bu işin içerisinde.
Üreticiye söz hakkı tanınmamıştı ki!
Maalesef acı ve gerçek olan da budur.
Hiçbir zaman da tanınmadı.
Üreticimizin ürettiği her hangi bir ürün hiç ama hiç sahiplenilmedi ki bu şehirde.
Edindiğimiz tecrübe ve yaşanılanlar karşısında inancımız o dur ki;
Bilinçli olarak yaptırılmadı!
Çok değil daha bir kaç gün öncesinde şehrimizin değerlerinden Abdurahman Zeynal hocamız bir yazısında bu şehrin üretim hikâyelerinden örnekler vererek bazı gerçeklerden, sadece ve sadece kıyısından/kenarından bahsetti. Bu şehrin insanının nasıl aldatıldığını ve birileri tarafından nasıl yanlış taraflara yönlendirildiğini ifade etmeye çalıştı.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki bu şehir kalkınamıyor.
Neden? Çünkü görünürde üretim yok.
Neden? Çünkü görünürde imalat yok.
Var olanlara da şehir sahiplenmiyor (!), sahip çıkmıyor.
Sonrasında ise istihdamın olmadığı, vergi yapılanmasının şehirde kalmadığı,başkalarının eline ve diline bakılarak yaşanılan bir hayat!
Kalkınamıyoruz!
Neden? Çünkü kazancımızın tamamı başka şehirlere akıyor da o yüzden. Harcama kalemlerimizin tamamına yakını başka şehirlerden tedarik ediliyor. Dolayısıyla da kazancımızın tamamı ve hatta borçlandıklarımız da dâhil olmak üzere, hepsi dışarıya aktarılmakta, şehrimizde kalmamaktadır. Bu acıklı hikâyenin şehrimize yatırım olarak geri dönüşümü ise daha başka bir masal (!) olarak anlatılabilir.
Kadim şehrimiz “kendin yap-sat” az ve öz kazan değil, zahmet etme ve riske girme “benden al-sat” daha çok kazan mantığıyla dolu olduğu içindir ki, müteşebbis ruhumuzun öldüğünü kimseler anlamıyor.
Bu masalın sonunda ise Erzurum için kalkınma hayalden başka bir şey olmadığı içindir ki, gökten düşen elmaları hep başkaları toplayıp yemektedir.
Bize kalan ise ya çöpüdür, ya da cücüğü…
EİT konusunda veya Turizm Başkenti konusunda gösterilen gayret üstü çabaları tabi ki takdir ediyoruz. Elbette ki hoşumuza gitti ve bu durumu da müteaddit defalar “bardağın dolu tarafı olarak” hep aktardık.
Elbette ki yapılanlar ve atılan adımlar doğruydu.
Ancak eksiği vardı.
Güzeldi.
Ancak; mesaj tam olarak verildi mi, orası işte meçhul.
Yarım kalan ve hatta belki de bilinçli olarak (!) sekteye uğratılanlar olduğu gibi…
Bakınız şimdi başbaşayız ve bu güzel birlikteliğimizin ortaya koymuş olduğu samimi hava içerisinde, eksiğimiz veya gediğimiz olan şeyleri büyük bir ciddiyet ruhuna bürünerek tahlil ederek ayıklama yapmamız gerekmektedir.
Örneklerimizi sıralamaya ve madde madde açıklamaya başladığımızda umarız ki muhatapları da bu adımları bizim bakış açımıza göre değerlendirmeye alır. Var ise bizim de eksiğimiz elbette ki masaya konularak fikir açıklığına zemin hazırlanabilir.
Mesela bu işin ilk etapta şehire ve sonrasında ülkemize ve daha sonrasında ise tüm dünyaya aksettirilmesi olayının samimi bir şekilde açıklamasını yapan kadim şehrin o değerdeki basınından Ender Yüncü hocamızın sesine de ciddi anlamda kulak verilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Bu tür kamuyu alakadar eden görevlerde duygusal takılmak (!) her zaman çevreye zarar getirir. Ayrıca bir kez daha şehir dışında bulunan ve adı her ne olur ise olsun sadece birilerinin menfaatleri için gayret gösteren Erzurum Derneklerinin (!) büyük bir çoğunluğunun samimiyetini de bu arada görmüş olduk.
Bu şehrin gündemi bitmez ama önceliğimiz bugünden Erzurum Spor FK, bugün için Ağır Bakım ve daimi olarak ta yerli ve milli üretimden yana olacaktır…
Bilinmelidir ki; Üretimin olmadığı yerlerde sömürü ve bağımlılık vardır.
Yoksa hayatımız boyunca gözümüzü kargo yolu beklemekten alamayız.
Haydi be Erzurum! Kendine gel artık…