
Son yıllarda Rusya Federasyonu'nun dış politikası, uluslararası toplumda ciddi endişelere yol açmıştır. Özellikle 2008 Gürcistan müdahalesi, 2014 yılında Kırım'ın işgali ve 2022’de Ukrayna’ya başlatılan tam ölçekli savaş, Rusya'nın eski Sovyet coğrafyasında yeniden etkin olma çabalarının bir yansımasıdır. Bu gelişmeler sadece bölge ülkeleri için değil, aynı zamanda tüm dünya için bir tehdit halini almıştır.
TARİHSEL ARKA PLAN: SOVYET MİRASI VE YENİ HEDEFLER
Soğuk Savaş sonrası dağılmış Sovyetler Birliği'nin ardından, Rusya uzun süre iç politik ve ekonomik krizlerle boğuştu. Ancak Vladimir Putin'in iktidara gelmesiyle birlikte Moskova, kaybettiği etkisini yeniden kazanmak için agresif bir dış politika benimsemeye başladı. Bu politikanın temelinde, “yakın çevre” olarak tanımlanan eski Sovyet ülkeleri üzerindeki etkiyi sürdürme arzusu yatmaktadır.

UKRAYNA ÖRNEĞİ: İŞGALİN AÇIK BİR GÖSTERGESİ
2014 yılında Kırım Yarımadası'nın işgali, uluslararası hukukun açık bir ihlaliydi. Rusya'nın bu adımı, Ukrayna’nın Avrupa Birliği ve NATO ile yakınlaşma çabalarına karşı bir tepki olarak yorumlandı. 2022 yılında başlayan geniş çaplı işgal ise, artık sadece bölgesel bir mesele değil, küresel güvenlik krizi halini aldı. Milyonlarca insan yerinden edildi, yüz binlerce sivil hayatını kaybetti ve Avrupa’da II. Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir yıkım yaşandı.

RUSYA’NIN TAKTİKLERİ: HİBRİT SAVAŞ VE PROPAGANDA
Rusya sadece askeri müdahalelerle değil, aynı zamanda hibrit savaş yöntemleriyle de etkisini artırmaya çalışmaktadır. Siber saldırılar, bilgi kirliliği, sahte haber yayımı ve enerji bağımlılığı gibi araçlar, Kremlin’in modern savaş enstrümanlarıdır. Bu yöntemlerle demokratik kurumlar zayıflatılmakta, halklar arasında kutuplaşma derinleştirilmektedir.

AZERBAYCAN VE GÜNEY KAFKASYA: RUSYA’NIN STRATEJİK HESAPLARI
Güney Kafkasya bölgesi, Rusya için her zaman stratejik bir önem taşımıştır. Ermenistan ile olan askeri ittifakı, Gürcistan’a yönelik baskılar ve zaman zaman Azerbaycan’a karşı dolaylı mesajlar, Moskova'nın bu bölgedeki hakimiyetini koruma isteğini açıkça ortaya koymaktadır. Özellikle 2020 Karabağ Savaşı sonrası bölgede değişen dinamikler, Rusya'nın bu süreçte tarafsız kalmadığını da göstermiştir. Geçtiğimiz Aralık ayında, Bakü'den Grozni'ye uçan bir Azerbaycan yolcu uçağı, Rusya tarafından Kazakistan'ın Aktau kenti yakınlarında düşürüldü. Yolcular ve mürettebat dahil 38 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti, 29 kişi yaralandı. Rusya, yaklaşık 8 aydır olaydan sorumlu olanları tutuklamak için yasal adım atmadı, olay için Azerbaycan'dan resmi olarak özür dilemedi ve uçakta ölen ve yaralananların yakınlarına veya Azerbaycan hükümetine tazminat ödemedi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan'ın bu konuda Rusya'yı uluslararası mahkemeye vereceğini duyurdu.
Bu yılın Haziran ayında, Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin Rusya'nın Yekaterinburg kentinde Azerbaycanlı Safarov ailesinin çeşitli adreslerine düzenlediği operasyon sonucunda 2 kişi işkenceyle vahşice öldürüldü ve 50'den fazla Azerbaycanlı tutuklandı.
Rus basını Azerbaycan'a karşı provokasyonlar yapıyor. Rus TASS haber ajansı, Karabağ'ın Hankendi ilçesini Ermenice "Stepanakert" olarak adlandırırken, Rusya'nın devlet televizyonu Rossia 1 ise Karabağ'ı Ermenice "Artsakh" olarak adlandırdı.

Dün Rus ordusu, Azerbaycan'ın gaz tedarikinde kullandığı Ukrayna'daki önemli bir enerji altyapısına hava saldırısı düzenledi. Saldırıda kullanılan silahların "Geran" tipi kamikaze İHA'lar ve seyir füzeleri olduğu bildirildi. Saldırı, istasyona ciddi hasar verdi ve gaz tedarikinin bir kısmını durdurdu. Bu altyapı, Azerbaycan gazını Ukrayna'ya ulaştırmak için tasarlanan Trans-Balkan güzergahının bir parçası. Bu güzergah, Azerbaycan gazının Türkiye, Bulgaristan ve Romanya topraklarından geçerek Ukrayna iç pazarına taşınmasını sağlıyor. Pilot proje birkaç hafta önce başlatıldı ve Ukrayna, bu ihracatı enerji güvenliğini artırmaya yönelik stratejik bir adım olarak görüyordu.

Ukrayna, 2025'in başından bu yana Rusya ile gaz transit anlaşmasını uzatmadı. Bu nedenle, Avrupa'ya gaz taşımacılığı için kullanılan geleneksel Ukrayna güzergahı Moskova için kapandı. Azerbaycan gazı, Batı ve Ukrayna için alternatif bir enerji kaynağı olarak ortaya çıktı. Ancak Rusya bu alternatifi kabul etmek istemiyor ve tavrını söz konusu altyapıya baskı yaparak ortaya koyuyor.
Konunun dikkat çekici yönlerinden biri, saldırı sırasında yıkılan Orlovka istasyonunun yalnızca Ukrayna için değil, aynı zamanda Trans-Balkan bölgesi için de kritik öneme sahip olması. Saldırının sonuçları, Kiev ve Avrupa'nın gaz politikasını zor bir duruma sokabilir.

SONUÇ: BİR GÜÇ MÜ, YOKSA BİR TEHDİT Mİ?
Rusya’nın işgalci politikaları, yalnızca eski Sovyet cumhuriyetlerini değil, Avrupa’yı, Orta Doğu’yu ve hatta Asya-Pasifik’i de doğrudan ilgilendirmektedir. Uluslararası toplumun bu duruma karşı ortak bir tutum sergilememesi durumunda, benzer senaryoların başka bölgelerde de yaşanması kaçınılmaz olabilir.Putin gibi diktatörler kanla beslenir ve Putin 21. yüzyılın Hitler'idir.
SON SÖZ:
21. yüzyılda devletlerin egemenliğine, sınırlarına ve halkların iradesine saygı, uluslararası düzenin temelidir. Rusya’nın saldırgan politikaları bu temeli sarsmakta, barışa karşı bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan, tüm Türk dünyası, tüm dünya şunu anlamalıdır ki Ukrayna iki ayaklı bir canavarla savaş yürütüyor. Bu yüzden, dünya artık sessiz kalmamalı, hukukun ve insan haklarının yanında yer almalıdır.
İlkin Memmedkerimov