HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir: Sezaryen yalnızca tıbbi zorunluluk halinde uygulanmalıdır

HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir: Sezaryen yalnızca tıbbi zorunluluk halinde uygulanmalıdır

HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, akran zorbalığı, sezaryen doğumlar ve Sudan’daki insani krizle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında sezaryen doğum tartışmalarına değinerek, “Sezaryen, yalnızca tıbbi zorunluluk halinde tercih edilmesi gereken, doğru endikasyonla uygulandığında hayat kurtaran bir cerrahi girişimdir.” dedi.

“Ülkemizde öğrencilerin yaklaşık yüzde 20’si akran zorbalığına maruz kalmaktadır”

Okullarda artan akran zorbalığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demir, “Okullarda yaşanan sorunlar, öğrencilerin güvenli ve sağlıklı bir eğitim ortamına erişimini tehdit etmektedir. Maalesef eğitim ortamlarındaki bu sorunlar, akran zorbalığıyla birleştiğinde etkileri daha da derinleşmektedir.” dedi.

Sözel, fiziksel, sosyal veya siber biçimlerde görülen zorbalığın öğrenciler üzerinde derin izler bıraktığını belirten Demir, “Sözel, fiziksel, sosyal veya siber biçimlerde görülen zorbalık, öğrencilerin özgüvenini zayıflatmakta, psikolojik ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkilemekte ve geleceğe dair karamsar duygulara yol açmaktadır. Ülkemizde öğrencilerin yaklaşık yüzde 20’si akran zorbalığına maruz kalmaktadır.” ifadelerini kullandı.

“Eğitim sisteminin insan yetiştirmede başarısız olduğu gerçeği görülmeli”

Demir, sorunun çözümü için eğitim sisteminde köklü değişiklik gerektiğini belirterek, “Bu sorun daha bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu bağlamda eğitim sisteminin insan yetiştirmede başarısız olduğu gerçeği görülmeli; eğitim istemi tektipçilikten, ideolojik yaklaşımlardan, materyalist ve pozitivist unsurlardan arındırılarak değer üretmeyi, insani erdemlerle kuşanmış bireyler yetiştirmeyi merkeze almalıdır.” dedi.

“Normal doğum esas olmalı, sezaryen ise yalnızca tıbbi zorunluluk halinde uygulanmalıdır”

Basın toplantısında sezaryen doğum tartışmalarına da değinen Demir, sezaryen, yalnızca tıbbi zorunluluk halinde tercih edilmesi gereken, doğru endikasyonla uygulandığında hayat kurtaran bir cerrahi girişim olduğunu ifade etti.

Gereksiz sezaryen oranlarındaki artışa dikkat çeken Demir, “Ancak gereksiz yere artan sezaryen oranları; anne ve bebek sağlığı için ciddi riskler doğurmakta, aynı zamanda sağlık sistemi üzerinde ağır bir mali yük oluşturmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Normal doğumun önemini vurgulayan Demir, “Normal doğum ise anne ve bebek açısından fizyolojik, güvenli ve tıbbi olarak ispatlanmış, daha sağlıklı sonuçlar doğuran doğal bir süreçtir.” dedi.

“Sezaryen hem kamu kaynaklarının israfı hem de doğurganlığın azalması anlamına gelmektedir”

 Sezaryendeki artışı etkileyen unsurları da sıralayan Demir, “Bugün; korku, yanlış bilgilendirme, hukuki kaygılar ve bazı sistemsel tercihler nedeniyle sezaryen giderek yaygınlaşmaktadır. Özel kurumların maddi kaygıları ve sağlık çalışanlarının yeterince korunamaması da bu artışı beslemektedir. Endikasyon dışı her sezaryen hem kamu kaynaklarının israfı hem de doğurganlığın azalması anlamına gelmektedir.” ifadelerini kullandı.

“Sağlık Bakanlığı'nın bu yöndeki politikalarını desteklediğimizi ifade ediyoruz”

Demir, yanlış doğum algısına karşı mücadele edilmesi gerektiğini dile getirerek, “Bazı mecralarda kasıtlı olarak normal doğumun olağandışı olduğu algısı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu yanlış anlayışın önüne geçmek, normal doğumun anne ve bebek sağlığı açısından önemini göstermek için projeler hazırlanıp aileler bilinçlendirilmelidir.” dedi.

Demir, sürecin doğru yönetilmesi için yapılması gerekenleri şöyle ifade etti: “Bu nedenle anne adaylarının doğru bilgilendirilmesi, ebeliğin güçlendirilmesi, doğuma hazırlık programlarının yaygınlaştırılması ve hekimler üzerindeki gereksiz hukuki baskıların azaltılması ‘Aile Yılı’ ilan edilen ülkemizde bu süreçte büyük önem taşımaktadır.”

Demir, “Sonuç olarak; normal doğum esas olmalı, sezaryen ise yalnızca tıbbi zorunluluk halinde uygulanmalıdır. Başta, Sağlık Bakanlığı'nın ‘Her Gebeye Bir Ebe’ projesi olmak üzere, bu yöndeki politikalarını desteklediğimizi ifade ediyoruz.” dedi.

“Doğurganlık oranlarının düşmesinin sebeplerinden bir tanesi sezaryen doğumun yaygınlaşmasıdır”

Türkiye’de doğurganlık oranlarındaki düşüşe dikkat çekerek sezaryen doğum uygulamalarının bu tablo üzerindeki etkisine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Demir, şunları kaydetti:

“Bu konuyu önemsememizin en önemli sebebi Türkiye'de nüfusun azalması ve yaşlanmasıdır. Şu anda dünya standartlarının da altına düşmüş bir durumdayız. Doğurganlık oranı yüzde 1.48’e kadar düşmüş. Sezaryen doğumun yaygınlaşması, bunun önemli sebeplerinden bir tanesidir diye düşünüyoruz.”

“Sudan’da devam eden silahlı çatışmalar doğrudan sivilleri hedef almakta”

Demir, Sudan’daki insani krize ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Birleşmiş Milletler’in son raporuna göre Sudan’ın Güney Kurdufan eyaletindeki Kadugli kentinde kıtlık başlamış, bu durumun çevre bölgelere yayılma riski ciddi bir insani felakete işaret etmektedir.” dedi.

Ülkede süren çatışmaların sivilleri hedef aldığına dikkat çeken Demir, “Sudan’da devam eden silahlı çatışmalar doğrudan sivilleri hedef almakta; açlık, yerinden edilme ve sağlık krizleri ile sonuçlanmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Bazı ülkelerin çatışmayı uzattığını belirten Demir, “Başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere bazı ülkelerin Sudan’daki çıkarları uğruna Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) silahlandırması, bu savaşın uzamasında temel etkendir. Bu noktada sadece kınama veya ateşkes çağrıları yapmak yetersizdir.” dedi.

“Açlıkla mücadele için kuşatma altındaki bölgelerde insani koridorların açılması öncelikli adımdır”

Çözüm için uluslararası topluma çağrıda bulunan Demir, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Çatışmanın sonlanması için HDK’yı doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen ülkelere karşı etkili ve bağlayıcı yaptırımlar uygulanmalı.  Sudan ordusuna ise gerekli askeri ve lojistik destek sağlanmalıdır. Ayrıca, açlıkla mücadele için kuşatma altındaki bölgelerde insani koridorların açılması öncelikli adımdır. Bu amaçla Birleşmiş Milletler ve bölgesel aktörler acil girişim başlatmalı, insani yardımın güvenli geçişi garanti altına alınmalıdır.” (İLKHA)



Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku