Güney Kafkasya'da yaşanan jeopolitik süreçler sadece bölgesel gerilimlerle sınırlı değil. Bu süreç devletlerarası ilişkileri de bozmaya başladı. Zaten Azerbaycan-Fransa ilişkilerinde yaşanan kriz de bunu bir anlamda doğruluyor. Ve artık bu iki ülke arasındaki ilişkiler neredeyse kopma noktasına yaklaşıyor.
Ancak Azerbaycan-Fransa anlaşmazlığının nedenleri Bakü'nün resmi tutumundan kaynaklanmıyor. Tam tersine o dönemde Azerbaycan ile Fransa arasında daha yüksek düzeyde olan ilişkileri bozacak adımları atmakta ısrar eden resmi Paris'tir. Ve bu bakımdan mevcut durumun hem nedeni hem de suçlusu Macron hükümetidir.
![]()
Gerçek şu ki Fransa, yaklaşık 30 yıl boyunca ABD ve Rusya ile birlikte AGİT Minsk Grubu'na eş başkanlık yaptı. Her üç eşbaşkan ülke de Ermeni yanlısı bir tutum takınsa da bunu siyasi-diplomatik alanda örtbas etmeyi başardılar. Ancak Azerbaycan'ın İkinci Karabağ Savaşı'ndaki tarihi askeri zaferinin ardından Fransa, Ermeni yanlısı pozisyonunu daha açık hale getirdi. Ve resmi Paris, Ermenistan'ın çıkarlarını o kadar açık bir şekilde desteklemeye başladı ki, resmi Bakü, Fransa'yı Güney Kafkasya'daki barış sürecinden tamamen dışlamak zorunda kaldı.
O günden bu yana Azerbaycan ile Fransa arasındaki karşılıklı ilişkiler art arda darbeler almaya devam ediyor. Paris, resmi olarak Ermenistan'ın uluslararası koruyucusu rolünü üstlendi. Hatta resmi Bakü'ye baskı yapmaya çalışan Fransa, Azerbaycan'a karşı tek başına mücadele etme kararı bile aldı. Fransa her fırsatta BM Güvenlik Konseyi'nde Azerbaycan aleyhine kararlar çıkarmaya çalışıyor. Ancak resmi Bakü'nün esnek siyasi-diplomatik manevraları Fransa'nın uluslararası alanda yenilgisini garantiliyor.
Elbette Azerbaycan diplomasisi Fransa'yı mağlup ettikçe resmi Paris daha saldırgan hale geliyor. Azerbaycan'ın kararlılığı ve ilkeleri karşısında nüfuzunu kaybeden Fransa, Ermenistan'ı silahlandırarak karşılık vermeye çalışıyor. Yetkili Paris, Ermenistan'ın askeri gücünün artması sayesinde Güney Kafkasya'daki güç dengesini değiştirebileceğini umuyor.
Ancak gözlemler, resmi Paris'in tüm girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmaya devam ettiğini gösteriyor. Çünkü Azerbaycan, geçmişteki uluslararası nüfuzuna dayanan Fransa'ya karşı sert direniş taktiklerini tercih ediyor. Bunun bir örneği, resmi Bakü'nün Fransa'nın sömürge politikasını uluslararası düzeyde ifşa etmesidir. Şu anda Fransa'nın sömürge politikası ve Afrika ülkelerinde gerçekleştirilen soykırımlar uluslararası alanda ciddi tartışma konusu haline gelen, Azerbaycan'a yönelik açık suçlamalardır.
![]()
Genel olarak Fransız devleti son zamanlarda oldukça zor bir tarihsel aşamadan geçiyor. Yani bir yandan Fransa'nın Afrika kıtasından atılma süreci yoğunlaştı. Resmi Paris, Fransız ekonomisi için ucuz hammadde kaynağı görevi gören Afrika ülkelerinin kontrolünü kaybetmeye devam ediyor. Bunu telafi etmek için resmi Bakü, Güney Kafkasya ve Orta Asya bölgelerine yerleşmenin yollarını arıyor. Resmi Bakü, Fransa'nın Güney Kafkasya planlarını engelliyor. Sonuç olarak Fransa, Güney Kafkasya'nın dışında bırakılıyor ve Orta Asya'ya açılan bir "pencere"den yoksun kalıyor.
Fransa'nın, Macron hükümetinin hataları nedeniyle aslında Azerbaycan'la siyasi-diplomatik bir savaş yürüttüğü anlaşılıyor. Üstelik bu savaş nedeniyle yalnızca Fransa'nın çıkarları zarar görüyor. Bir yandan resmi Bakü, Fransız şirketleriyle mevcut işbirliğini gözden geçirmeye başladı.
Öte yandan Fransız şirketlerinin Azerbaycan'da ve genel olarak Güney Kafkasya'da yeni yatırım girişimleri engelleniyor. Bu açıdan bakıldığında Macron hükümetinin yakın gelecekte bu bölgedeki ekonomik projeleri unutmak zorunda kalacağı düşünülebilir. Ve eğer resmi Bakü ile ilişkilerini normalleştirmezse Fransa bu bölgeden kâr sağlayamayacaktır.
Mesele şu ki, Paris'in Azerbaycan'a baskı kurma şeklindeki resmi yöntemiyle Güney Kafkasya'daki hedeflerin hiçbirine ulaşma şansı yok. Bu nedenle Fransa'nın Bakü ile resmi bir anlaşma seçeneğini denemeyi kesinlikle düşünmesi gerekiyor. En önemlisi, resmi Paris'in her halükarda Fransa'nın Güney Kafkasya politikasını Azerbaycan'ın ulusal çıkarlarıyla uzlaştırması gerekecek. Aksi takdirde resmi Paris, uluslararası alanda Azerbaycan-Fransa çatışmasından başka bir şey başaramaz.
![]()
Macron hükümeti aynı zamanda Fransa'nın Azerbaycan'la çatışmada avantaj elde etme olasılığını da hesaplamak zorunda kalacak. Çünkü Fransa'nın böyle fırsatlara sahip olmadığını anlamak o kadar da zor değil. Her halükarda, resmi Bakü'nün Fransa'ya yönelik art arda siyasi-diplomatik saldırıları hedefi vurduğu için, sonuç çıkarma olasılıkları daha geniş.
Özellikle Bakü resmi makamının Fransız Büyükelçiliği'nin iki çalışanını belirli gerçeklerle suçlayarak istenmeyen adam ilan etmesi büyük önem taşıyor. Azerbaycan devleti böylece Fransa'ya, Ermenistan'a ve Batı'daki bazı siyasi irade merkezlerine güçlü bir uyarı mesajı vermiş oldu. Ermenistan, Fransa'ya güvenerek Azerbaycan'la barış anlaşmasından kaçınmanın ne kadar tehlikeli olduğunu düşünmek zorunda kalacak. Aynı zamanda, bazı Batılı siyasi irade merkezlerinin, Fransa örneğinden, resmi Bakü'nün herhangi bir yabancı gücün uluslararası etkisinden çekinmediğini öğrenmesi gerekiyor. Azerbaycan'ın ulusal çıkarlarını tehdit edenler de Fransa örneğiyle yüzleşmek zorunda kalacak.
Güney Kafkasya'da olduğu gibi Azerbaycan'da da faaliyet gösteren Fransız istihbarat ağının deşifre edilmesi, gelecekteki bölgesel süreçlerin özünü belirleyebilecek bir olaydır. Böylelikle resmi Bakü, Güney Kafkasya'da Fransa'yı neredeyse tamamen mağlup etti. Aynı zamanda Fransa'nın uluslararası itibarı ve imajı da ciddi şekilde zarar gördü. Yani "Demir Yumruk" bu sefer resmen Paris'i vurdu, artık Fransa Azerbaycan'a karşı daha dikkatli olmak, uluslararası düzeyde bir süper güç olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacak.
Elchin KHALIDBEYLI,