Birilerinin Almanya’sı: Acı vatan Erzurum…
Kulağa nasıl gelir bilmem ama inanın birazcık düşünüldüğü zaman gerçek olan tam da bu…
TÜM1HABER.COM / GLOBALBAKİS.COM / YORUM - ÖZEL
"Anadolu’muzun çatısı konumundaki kadim şehir Erzurum…
Güvenirliği, özellikle de yabancılara karşı olan cömertliği, yabancılara olan saygı gösterme önceliği ve özelliği, sınır il ve ilçelere ulaşım mesafesi olarak yakınlığı, ulaşımdan öte naklen veya intikalen bir şeylerin taşıma kolaylığının bulunması, coğrafyasından kaynaklanan zaruri ticaretinin bazı el sanatlarının çevresinde yoğunlaşması, tarihinden ve kültüründen kaynaklanan zengin bir mozaik yapısından dolayı esnaflık kültürünün ve ticaret ahlakının belli bir disiplin çerçevesi içerisinde bulunması, eğitimin temelinde bulunduğu coğrafyadan dolayı merkez konumunda olması, tüm bu ayrıcalıklı özelliklerin korunması açısından da tam teşekküllü bir garnizon kenti olması yanı sıra sayamadığımız birçok özelliğinden dolayıdır ki; çevre illerden, özellikle Orta ve Doğu Karadeniz ve sınır komşumuz illerden şehrimize gelip yerleşmiş olan halkımızın gözünde, bir dönemlere damgasını vuran ve sıkıntıları belli bir dönem sonra baş gösteren, umudun tam adı olarak zikredilen Almanya’ sıdır, Anadolu’muzun çatısı konumundaki kadim şehir Erzurum…

Tarihin birikimi olan, İpekyolu’ nun güzergâhında ki en büyük duraklarından olmasının verdiği zenginliği hep vardı.
Tarih boyunca topraklarında hüküm süren devletlerin etkisi altında hep kalınmıştı. Değişik toplumların ve bu toplumlara ait acılarıyla birlikte, kültür yoğunluğunun rüzgârı üzerinde hep hissedilmişti.
İşte bu yüzdendir belki de; hemen her ideolojinin, her zıt görüşün bu topraklarda taraftar bulması.
Belki de o yüzdendir; bu topraklarda yıllardır süre gelen fikir çatışmalarının benzetildiği ve kimselerin galip gelemediği, her hangi bir fikrin diğerine üstünlük sağlayamadığı, denk güreşlerin yapılması…
Tek bir görüş üzerine yoğunlaşma yaşanabilseydi belki de daha farklı bir Erzurum çıkacaktı karşımıza.
İşte bu yüzdendir ki çevre il ve ilçelerimizde yaşayan vatandaşlarımız, bu kadim şehri kurtarıcı olarak görmüş ve daha uzak yerlere gitmek yerine, kısa süreli özlem giderme faaliyetlerine açık olan, yukarıda bahse konu ettiğimiz özelliklerden dolayı bu şehri seçmişlerdir…
Ve sonrasında;
Erzurum Almanya’sına yerleşen bu gurbetçi vatandaşlarımızın, ticaret yoğunlaşması da yapılan göçler süresince kendi çevreleri doğrultusunda da olunca, bu defa yerli halkın yapmış olduğu ticaret anlayışıyla birlikte, esnaflık kültüründe de oynamalar başlamıştır.
Biraz detay gözlemi yapıldığı vakit, son yarım asırlık süreç çerçevesinde Erzurum’da ki ticaret, bu yoğunluk doğrultusunda farklı bir anlayışla yürütülmeye başlanılmış, alışkanlıkların dışına negatif bazda çıkılmış ve şehrin yerli halkı da genel anlamda, özellikle de tarım ve hayvancılık ağırlığındaki üretimi yerine, sıcak para akışını günlük sağlayan, risk oranı çok düşük ve çokça emek istemeyen hizmet sektörüne ağırlık vererek, başta el sanatları olmak üzere birçok sektörün zayıflamasına ve depoculuk faaliyetleri başlangıcı sonrasında da, kaybolmasına sebep olmuştur.
Özellikle de SSCB diye bilinen Sovyetler Birliğinin dağılması ve bu birliğe bağlı Türk topluluklarının, devletlerinin kendi bağımsızlıklarını ilan etmeleri sonucunda da ticaret boyutu farklı alanlara geçmiştir. Bu alanların baş aktörü de şehrimizde “al-sat” diye tabir ettiğimiz, emeksiz ve risksiz kazanç kapısına “bayicilik sistemiyle” yerleşerek; üretim yerine montaj ve kurulumun ve istifçiliğin yaşandığı şekliyle de “depoculuk” faaliyetlerinin artmasına sebep olmuştur.

Al-Sat, bu şehire ve özellikle de birileri açısından riske girmeden kazanılan ve ciddi kâr oranları olan bir süreç yaşatırken; öte taraftan da üretim ve bilhassa el sanatlarına bağlı esnaflığı, genç nüfus istihdamının önündeki gelişimini, kalifiye diye bilinen nitelikli eleman yetişmesini, emeğin değerinin belirlenmesi gibi pek çok özelliği de, her geçen gün bitirmiş ve yok etmiştir!
Yaşanılan bu süreç içerisinde, depoculuktan kolay yoldan kazanılan ciddi ekonomik gelirlerin büyük bir çoğunluğu da, yatırım olarak bu şehirde kullanılmak yerine; bir çeşit atlama basamağı olarak kullanılan bu şehirden, batıya götürülmüş ve insan göçümüzün yanında, “sermaye göçü” diye tabir ettiğimiz başka bir göç olayının başlanmasına ve dolaylı olarak ta diğer göçlerin yolunun açılmasına sebep olunmuştur!
Tüm bu değişik adlardaki göçler yaşanırken, acı vatan Erzurum; her geçen gün kan kaybetmiş, bu kaybedilen kanın durdurulması yerine, alınan siyasi kararların uygulaması esnasında yerel siyasetimizin göstermiş olduğu üstün gayretleri (!) sonunda da birçok kamu kurum/kuruluşumuzun idare merkezleri, şehrimizden başka illere nakledilerek bu kan kaybı hızlandırılmıştır.
Kaldı ki, sonrasında yapılan bazı pansuman çalışmaları esnasında, birileri tarafından hayati önem taşıdığı düşünülen umut verici müjdeler (!) halka sunulmuş olsa da; göstermelik olduğu aleni olarak görülen bu adımların altında yatan gerçeklere halen daha mantıklı bir cevap ve hizmet karşılığı alınamamıştır.
Alınamayan bu cevaplar ve yapılamayan hizmetler neticesinde de, sömürgelikten bile çıkmış olan, birilerinin Almanya’sı konumunda ki acı vatan Erzurum; yoğun bakım yatağında suni zorlamalarla, entübe edilmiş bir şekilde, makinelere bağlı olarak hayata tutturulmaya çalışılmaktadır.
İşte yaşanılan tüm bu olumsuz gelişmeler esnasında da, şehrin ana geliri konumunda olan başta hayvancılık olmak üzere tarım ve birçok sanayi ve ticaret dallarının gelişimi de, bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapılan yanlış uygulamalar ve politikalar sebebiyle; günümüzde bir önceki paragrafımızdaki hasta yatağında yatan entübe durumu, can çekişme konumuna çok rahat bir şekilde getirilmiştir.

Tüm bunlar yaşanırken,
Şehrimizde faaliyette bulunduğu düşünülen ama belirli adımların dışına çıkamayan, tabela ya da koltuk kavgalarının yaşandığı muhalefet cephelerinde ise halen daha devam etmekte olan kendi iç muhalefet görüntülerinin de, bu kayboluşa katkısı elbette ki çok büyük olmuştur!
Tüm bunlar yaşanırken,
Şehrimizde sözüm ona faaliyette bulunduğu düşünülen, ancak kendi konfor alanlarının dışına hiç ama hiç çıkamayan veya çıkmak istemeyen; STK diye tabir ettiğimiz sivil toplumu ilgilendiren kuruluşlarımızın durumu ise gelinen son noktada şükür ki, iç güveysinden hallicedir.
Ve tüm bunlar yaşanırken,
Acı vatan Erzurum’un halkı da, büyük bir metanetle ve sabırla; kendilerinden başka bir şey alınmadan, yurtlarından bir şeylerin başka yerlere götürülmeden ve kendilerine samimi ve ciddi anlamda uzatılacak sıcak bir elin hasretini, halen daha beklemektedir…
Umut bu ya;
Belki Erzurum'da bir gün o kurtuluş günü olmayan ve ömrü hayatlarında hiç sömürülmedikleri için kurtuluşun manasının ne olduğunu bilmeyen, bazı şehirlerimizin el birliği içerisinde, birlik ve beraberlik çatısı altında ulaşmış oldukları refah seviyesine ulaşabilir…
Kim bilir; bir gün bu acı vatan Erzurum'da zor şehir olmaktan çıkıp asgariye muhtaç değil, azami yaşam seviyesi güzel bir şehir olabilir.
Kim bilir…