Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 23. Doha Forumu’nda yaptığı açıklamalarda, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içinde yer alan yabancı unsurların Türkiye’ye karşı silahlı faaliyet yürüttüğünü belirterek, bu yapıların tamamen tasfiye edilmesini talep etti. The Guardian diplomasi editörü Patrick Wintour’un sorularını yanıtlayan Fidan, hem Suriye’nin geleceği hem de Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından kritik mesajlar verdi.
Türkiye açısından Suriye’nin her zaman “iç etki yaratan dış politika dosyası” olduğunu vurgulayan Fidan, özellikle 2011 sonrası yaşanan insani dramların Türkiye’ye büyük yük getirdiğini söyledi. “Suriye’deki her kriz, dakikalar içinde Türkiye’ye yansıyor” diyerek sınır güvenliğinden ekonomik baskılara kadar geniş bir etki alanına işaret etti.
Fidan, Türkiye’nin yıllardır sürdürdüğü açık kapı politikasının insani boyutuna dikkat çekerek, savaşın en kritik dönemlerinde uluslararası toplumun Suriye muhalefetini yalnız bıraktığını ifade etti.
Fidan, SDG’nin Suriye ordusuna entegre edilme ihtimaliyle ilgili soruya net bir yanıt verdi. Türkiye’nin temel beklentisinin, SDG içinde Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren tüm yabancı unsurların tasfiye edilmesi olduğunu söyledi.
“SDG içinde Irak’tan, İran’dan ve hatta Türkiye’den devşirilmiş unsurlar var. Tek hedefleri Türkiye’ye karşı saldırılar yürütmek. Bu unsurların derhal ayrılmasını istiyoruz.”
Bakan Fidan’a göre bu adım, Suriye’de sürdürülebilir bir güvenlik mimarisinin kurulması için “ilk ve en temel şart.”
Ayrıca, Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek şekilde konuşlandırılmış tüm yapılar için de benzer bir beklenti dile getirildi. Fidan, Şam yönetimiyle yapılacak teknik görüşmelerin uzun ve zor olacağını, zira “50–60 bin kişilik silahlı grupların orduya entegrasyonunun basit bir süreç olmadığını” vurguladı.
Fidan’a yöneltilen dikkat çekici sorulardan biri, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın bu süreçte rol oynayıp oynayamayacağıydı.
Fidan, 2009–2013 döneminde MİT Başkanı iken yürütülen temaslara atıf yaptı ve şu ifadeleri kullandı:
“Geçmişte belirli bir ortak anlayışa yaklaşmıştık.”
“PKK, Suriye nedeniyle bu mutabakatı bozdu.”
“Öcalan bir rol oynamak ister mi, yoksa bunu bir kaldıraç olarak mı kullanır bilmiyoruz.”
Bu değerlendirmeler, Ankara’nın Suriye dosyasında çok katmanlı bir diplomasi yürüttüğünün sinyallerini verdi.
Fidan, forumda yalnızca Suriye değil, Orta Doğu’daki geniş kriz alanlarıyla ilgili sorulara da yanıt verdi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Netanyahu ile kuracağı iletişimin kritik olduğuna vurgu yapan Fidan, Gazze’deki ateşkesin tehlikede olduğunu belirtti:
“İsraillerin gerçekleştirdiği ateşkes ihlalleri tarif edilemez düzeyde.”
Bu nedenle, bölgede sürdürülebilir barış için güçlü bir diplomatik baskı gerektiğini söyledi.
Netanyahu’nun, Gazze için kurulması gündemde olan Uluslararası İstikrar Gücü’nde Türk askerini istemediği yönündeki ifadeleri de gündeme geldi. Fidan, buna karşın birçok ülkenin Türkiye’nin varlığını şart gördüğünü belirtti:
“Endonezya, Azerbaycan ve bazı Arap ülkeleri; Türkiye olmadan bu güce katılmayacaklarını açıkça söylüyor.”
Türkiye’nin olası bir uluslararası güçte “kolaylaştırıcı rol” oynayabileceğini aktaran Fidan, bu yapının meşruiyetini artırmanın ancak bölge halkının güvenini kazanmakla mümkün olacağını ifade etti.
Fidan’ın en kritik vurgularından biri, Gazze’de kurulması gereken yeni güvenlik düzenine ilişkindi. Şu ifadeleri kullandı:
“Öncelik, savaşı durdurmak.”
“Güvenlik güçleri ve idari yapı yeniden rayına oturtulmalı.”
“Gazze İsrail için tehdit olmamalı; İsrail de Gazze için tehdit olmamalı.”
Fidan, orta vadede Filistin yönetiminin kurumsal kapasitesinin yenilenmesi gerektiğini de ekledi.
SDG içinde Türkiye’ye yönelik yabancı unsurlar tasfiye edilmeli.
Suriye ordusuna entegrasyon uzun ve teknik bir süreç olacak.
Öcalan’ın Suriye’de rol alıp almayacağı belirsiz.
İsrail, ateşkesi ağır şekilde ihlal ediyor.
Uluslararası İstikrar Gücü için birçok ülke Türkiye’yi şart görüyor.
Gazze ve İsrail karşılıklı tehdit olmaktan çıkarılmalı.