Tarih: 27.07.2023 08:33
Silkin ey Palandöken! At üstünden karını (şu ölü toprağını…)
Silkin ey Palandöken! At üstünden karını (şu ölü toprağını…)
Erzurum "Merkez" şehir olmuştur aslında hep.
İktidarlarda olan hükümetlerin büyük bir çoğunluğu tarafından, siyasi olarak birçok asıl hizmet yerine, sus payı verilerek geri tutulmuş bir şehirdir Erzurum.
Ticaret merkezi, eğitim merkezi, ilmin merkezi, sağlık merkezi, turizm merkezi, karargâhlar kurulmuş bağrında, nice eşsiz orduların kumanda merkezi olmuş, kışlağı ve hatta kalesi. Siyasetin denge merkezi olmuştur hep. Erzurum'da belirlenir yapılacak olan bir seçimin kader rengi. Erzurum ağırlık olarak hangi partiye oy vermiş ise o parti tüm Türkiye'de birinci olarak çıkmıştır sandıktan. O yüzden de hep gizli bir şekilde kıskanılmış ve bu kıskanılmasından dolayı da
iktidarlarda olan hükümetlerin büyük bir çoğunluğu tarafından, siyasi olarak birçok asıl hizmet yerine sus payı verilerek geri tutulmuştur Erzurum.
Nüfus neden azalıyor? Ekonomi neden sıkıntılı?
Bu kadar özelliklere sahip olunan bir şehrin nüfus yoğunluğunun her geçen gün tükenmesi ve azalması küçümsenecek bir olay olmadığı gibi, altında yatan asıl sebeplerin araştırılması de gerekmektedir. Bu kadar özelliklere sahip bir şehrin ekonomik açıdan yurdumuzdaki birçok şehrin sıralama olarak yüzde 60 ının gerisinde kalması da araştırma konusunun ana maddelerini oluşturmalıdır. Değişik isimlerle adlandırılarak (beyin göçü, sermaye göçü, kalifiye eleman göçü vs) dillendirmenin sorunlarımıza çare olmadığı defalarca kez görüldü
. Artık birebir sorunun üzerine gidilerek çare arama vakti gelmedi mi henüz?
Erzurum şehir olarak her daim gözde bir yere sahip olmasına rağmen; halkının bilhassa il dışındaki birçok yerleşim yerinde yaşayanlar tarafından sevilmesi ve güzel olarak yâd edilmesi durumuna rağmen, pek çok alanda beklenilen seviyelere çıkamaması, tahmin edilen gelişme eğilimini yakalayamaması, çok uzun yıllar siyasi ve kurumsal haklarını tam olarak alamaması, merkez şehir olma özeliklerinin zayıflamasına sebebiyet vermiştir.
Yaşanan bütün bu gelişmeler sonucunda
ilimiz birçok açıdan geri kalmış iller sıralamasında ise hep neredeyse başı çekmiştir. Bu gerilemenin doğal sonucu olarak ta işsizlik sorunuyla birlikte ekonomik sıkıntılar da her geçen gün daha ağır bir şekilde kendisini göstermiştir. Aranılan çarelerin, bilhassa iktidar kanadına yönelik hükümetlerin çıkarmış olduğu teşvik yasalarında veya günü birlik kazanılan özendirme tarzı çalışmalarda bulunmaya çalışılması ise hiçbir zaman kalıcı ve sorun giderici olmamıştır. Olması da beklenmemelidir. Çünkü bu ülkede bizim ilimizin durumunda olan onlarca il olduğu gibi, iyi niyetli de olsa
"pozitif ayrımcılık" lı bir tutumun layıkıyla yapılarak, kimseleri incitmemesini beklenmesi de oldukça hatalıdır. Bu nedenle gelişmenin kalıcı ve sağlıklı olarak halka ve orantılara yansımasının tek yolu üretimden, imalattan geçmektedir.
Depoculuk mantığının yer aldığı çareler kısa vadelerde sorun giderici gibi görünse de uzun vadede zararı daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Çare; her hangi bir malın ana bayisi olmaktan değil, o malın üretim merkezi olmaktan geçmektedir. O yüzdendir ki devletler bile bu tür atılımlar yapacakları zamanlarda, yurt dışından sermayeyi çekmek için, birçok alanda hoş görülü olmayı, bazı sert kuralları yumuşatmayı seçmektedir. Merkez konumunda olan yerleşkelerin ve çevre bölgenin gelişmesi bu adımların atılmasına bağlıdır.
Bu mantığı ilimize uyarlamaya kalktığımız zaman ilk önce sanayi ve ticaret alanlarımızdaki bir takım olumsuz ön yargıları şimdiden atmamız, aşmamız gerekmektedir. Öncelikle
"bu şehirde olmaz" algısının anında yıkılarak yerine
"inanç var ise imkân da vardır" algısının yerleştirilmesinin sağlanmasıdır. Dünya üzerinde var olan birkaç ticaret merkezinin, bilhassa iklim açısından daha soğuk yerlerde olması bu mantığın ilimizde yerleştirilmesi açısından iyimser olmamızı sağlamlaştırmaktadır. (Sibirya ve Kanada örnekleri hiçbir zaman ilimizde anlatılmadı, anlatılmak istenmedi.)
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —