Bazen bir ülkenin kaderi, bir milletin duruşu tek bir cümlenin içine sığar. Çünkü onur, toplumların görünmeyen zırhıdır; ne tankla, ne topla, ne diplomasiyle kazanılabilir. Onur; halkın susuşunda, itirazında, sahip çıktığı değerlerde, ses çıkarmayı bildiği yerlerde saklıdır. Ve bir toplum onurunu koruyamazsa, başkalarının insanlığından da hayır bekleyemez.
Bugün etrafımıza baktığımızda, ne yazık ki onurumuzun sınandığı bir çağın tam ortasındayız. Haksızlık karşısında susanların gölgesinde, üç kuruş menfaat için eğilenlerin arasında, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyenlerin çoğaldığı bir zamandayız. Böyle olunca da karşımızdaki güçler, kurumlar, insanlar bize ne kadar insanlık göstereceklerini yine bizim bu duruşumuza bakarak belirliyorlar.
Bir toplum onuruna sahip çıkmazsa, kimse ona saygı göstermez.
Bir millet kendi değerlerini korumazsa, kimse onun değerini korumaz.
Ve bir ülke kendi gerçeğine gözlerini kaparsa, başkaları onun gerçeklerini istediği gibi yazar.
Bugün yaşadığımız tartışmalar, yönetim krizleri, adaletsizlikler ve toplum içindeki kutuplaşma; dışarıdan gelen sözden, bakıştan, değerlendirmeden daha büyük bir tehlike barındırıyor. Çünkü dışarıdan gelen her müdahalenin başarı ihtimali, içerideki zafiyet kadar güçlenir. Biz birbirimize merhamet etmezsek, kim bize merhamet eder? Biz kendi evimizin ışığını yakmazsak, başkası bizim için lambanın düğmesine uzanmaz.
Toplum onurunu korumadığında, sokaktaki insan cesaretini yitirir.
Cesaret gidince söz biter.
Söz bitince umut dağılır.
Umudu dağılan bir milletin ise kimseye verecek insanlığı da kalmaz.
Bugün ihtiyacımız olan şey; bağırmak değil, dik durmak. Kutuplaşmak değil, ortak onurumuzu yeniden hatırlamak. Siyasi görüşler, sosyal farklar, ekonomik uçurumlar bir yana… Onur dediğimiz şey, tüm bu ayrımların üzerinde duran bir çatı gibidir. O çatı çatırdadığında içerideki herkes üşür; kimin hangi partiden olduğunun, hangi mezhebe, hangi etnik kökene sahip olduğunun hiçbir önemi kalmaz.
Bu yüzden tekrar söyleyelim:
Onuruna sahip çıkan bir toplumun karşısında hiç kimse insanlığını kaybedemez.
Onurunu kaybeden bir toplumun karşısında ise hiç kimse insan kalmak zorunda hissetmez.
Bugün bu cümlenin ağırlığını taşımak zorundayız. Çünkü mesele sadece bugünün değil; geleceğimizin, çocuklarımızın, tarihimize düşecek notun meselesidir.
Onur, milletlerin kaderidir.
Ve kaderine sahip çıkmayan, hiç kimsenin merhametine güvenmesin.
Yunus Uzun